Uzun bir hazırlık dönemi, Demavent hakkında derlenen bilgiler, birlikte gitmeyi planladığımız arkadaşların gelemeyişleri ve nihayet Solo faaliyete dönüşen Demavent Kış tırmanışı için yola çıkışımız. Saat 22:00 THY Uçağıyla Tahran’a hareket ve saat 01:00 civarında Tahran.
Gece saat 03:00 Tehran Pars otogarına gidiş ve sabahın olmasını bekleyip İran Dağcılık Federasyon’unu ziyaret. Dağın haritası ve bölge hakkında detaylı bilgi alıp Tekrar Pars otogarı ve maceranın başlangıcı.
09:40 Tahran Pars otogarından otobüse bindim 11:40 Reyni Akbar Restaurant’ın önü (oldukca lüks bir restaurant ve yemekler tavuk ağırlıklı) ikramlar çok iyi.
Saat 13:00 Reyniden Hareket 2700 metreye kadar Taksi, yol ayrımından sonra 2 saat yürüyüş ve 3100 Gustvensera (DAĞ EVİNE VERDİKLERİ İSİM). Rehberler geri döndüler.
Artık tamamen yalnızım.
Neyseki 4200 metreye gidebilmek için verdikleri bilgiler ücretsizdi, sanırım onlar da beni sevdi. Dönüşte evlerine uğradım ve vedalaştım. Sarımsak verdiler, kükürt gazı için iyi geliyormuş. 3100’de Çadır, ertesi sabah 4200 için hareket. 07:00 olarak planladığım hareket saatini 08:30’a uzattım, birgün önceki uçak ve yol yorgunluğunu ancak atabilmiştim, hava gerçekten güzeldi.
4000 Metreden sonra şiddetli fırtına, sol yanağımı hissetmiyorum.
Çanta ağırlığını iyice hissettirmeye başladı, yalnız olmanın en büyük dezavantajı bu olsa gerek, herşey kendi sırtında.
Shelter (2. DAĞ EVİNİN ADI) için gözüme kestirdiğim tepeye daha, çok var, ama beni bir sürpriz bekliyormuş meğer. Shelter benim düşündüğüm tepe değil bir önceki tepenin arkasındaymış. Sevinç çığlığım tipi olmasa Tahran’a kadar ulaşırdı herhalde(Saat 15:30).
Dağ evinden içeriye büyük bir gayretle daldım, Dağda tamamen yalnız oldugumu sanıyordum.
Bir anda 4 çift gözle karşı karşıya geldim. 3 tane Tebrizli dağcı ve Rıza adında bir Derviş.
Rıza 40 gün dağ koşullarında kalıp Takva olarak isimlendirdiği bir faaliyeti tamamlamak istiyor. Ben gittiğimde 20. günü dolmuştu ve ben döndükten sonra 17 gün daha orada kalacaktı. Kur’an-ı kerim okuyor, oruç tutuyor ve iftar olarak sıcak suyun içerisine atılmış ekmek parçalarını yiyor. Bunların tamamına Takva diyor ve bu sayede ruhunu zenginleştirip Tanrıya daha çok yaklaştığına inanıyor.
İçlerinden 2 tanesi Türk asıllı olan 5 Kişilik Tebriz grubu, Elbruz faaliyetini birlikte yapacağız. Rota hakkında detaylı bilgileri bunlardan aldım, bildikleri herşeyi anlattılar. İran Eriği ve Çerez ikramlarını geri çevirmedim.
Içeri yalnız girişim onlar içinde sürpriz oldu, benim içinse moral kaynağıydı. Şaşkınlıklarını gizleyemediler, dışarıdaki tipinin şiddeti ve bir anda dağ evine giren yalnız bir adam. Hikayelerimizi anlattık.H esapta olmayan adam şaşırtmıştı onları.
3100 metreden 4200 metreye çıkarken onlar benden daha çok zorlanmışlar, yaklaşık 7 saatte çıktığım mesafeyi 9.5 saatte çıkabilmişler. Onların yükü biraz daha hafif aslında ama giyim konusunu abartmışlar, çok kalın giymişler ve daha çok kardan yürümeyi tercih etmişler. Bense ince giyimle ve kayalık bölgelerden yürümeyi tercih etmiştim.
Yanlış giyim onları zirveden de alıkoymuş, çünkü aşırı terleme ve vücut ısısındaki dengeyi sağlayamadıkları için bir süre sonra halsiz düşmüşler ve 4800-5000 ‘den geri dönmüşler. Bir tanesi ise iyice hastalanmış ve yatıyor.
Malzemeleri şaşırtacak kadar iyi, Goreteks parkalar, Plastik ayakkabılar, Polarlar ….
Geçen yıl yay’ın (onlar yaza yay diyorlar) Ağrı’ya gelmişler.
Tebriz grubundan 2 kişi ben Sheltere ulaştıgımda hala yukarıdaydılar ve onlar zirve için devam etmişler. Geri döndüklerinde saat 18:30 ‘di ve hava tamamen kararmıştı. Toplam 12 saat yürümüşler ve zirve yapmışlar.
Tebrik ettim ve rota hakkında onlardan da bilgiler aldım. Artık sıra bendeydi.
Ertesi sabah onlar aşağı ben yukarı çıkacaktım. Zirve çantamı hazırladım ve uyudum.
Derviş ve Hasta Dağcı ise 4200’de kalacaklardı.
Ama hesaplar tutmadı, yoğun bir kar yağışı ve görüş mesafesini 10 metrelere düşüren bir tipi.
Ayakkabılarım dağ evinin içinde bile donmuştu, poşete koyup uyku tulumuna aldım, bu seferde ayaklarım üşümeye başladı, tekrar çıkardım ve kalıp şekline girmiş ayakkabıların içine girmekten başka çarem olmadığını anladım. Neden Plastik ayakkabı almamıştım ?
Bir gün daha burada kalacaktım. Tebriz Grubu hasta olan hariç aşağı indiler.
Yalnızca ben, derviş ve hasta dağcı kalmıştık. Uzun zamandır kendimi bu kadar yalnız hissetmemiştim, memleketimi özlemeye başlamıştım bile. Hasta çocuğun inlemeleri ve dışarıda esen tipinin dışında çıldırtıcı bir sessizlik vardı. O gün hastayla ilgilenerek vakit geçirdim.
Dervişe sordugum sorular takva gerekcesiyle geri çevrildi ancak birkaç cümlelik konuşmalar yapabildik. Derviş’in radyosu hava durumu konusunda işe yaradı ve planlamamı radyodan aldıgımız bilgilere gore yaptım.
Rıza (Derviş) sürekli birşey düşünüyor ve sürekli odanın içinde volta atıyordu. Günün ilerleyen saatlerinde bende volta atmaya başladım ve birlikte senkron birşekilde volta atmaya devam ettik.
Kur’an-ı kerim okuyup notlar çıkaran ve doğanın amansız gücü karşısında hayatta kalarak ruhunu terbiye etmeye çalışan bu adamın ne yapmaya çalıştıgını tam olarak anlayamadım ama yaptıgı herneyse saygı duyulması gereken birşey oldugunu hissediyordum(Aşağı indiğimde Rehber Ahmet’e, Rıza’nın kim olduğunu sordum. Hemen her yıl buraya geldiğini ama gerçekte ne iş yaptıgını bilmediğini söyledi). Ertesi sabah uyandıgımda hava hala çok kötüydü, saat 07:30’a kadar havanın açmasını bekledim ve saat 08:00’de daha fazla açmayacağını düşünerek Zirve tırmanışına başladım. Güneş var ama hava soğuk ve rüzgar gözlerime kar serpiştiriyor. Kondisyonum gayet iyi, balaklavadan dolayı nefes almakta zorluk çekiyorum. Balaklavayı açmak zorunda kalıyorum bu seferde soguk ve ruzgara maruz kalıyorum.
5300 Metreye kadar tırmanıyorum. Tipi şiddetini giderek artırıyor, devam etmek istiyorum ama şansımı daha fazla zorlamakta istemiyorum, çünkü kaybolursam sonum kötü olabilir. Hava erken kararıyor ve Shelter’e hava kararmadan varamazsam kar barınağı yapmam gerekecek, Demavent’te bu mevsimde bivak’ta geçirmek çok zor. Biraz daha devam ediyorum.
Faaliyeti buraya kadar devam ettirmenin kendi adıma bir başarı olduguna karar veriyorum ve Kükürt gazının başladığı yerden geri dönüyorum. 14:00’de geri dönüş yolculuğuna başlıyorum ve saat 16:00’da Shelter’deyim. Hasta Dağcı aşağı inmiş.Derviş bana hemen sıcak su veriyor ve çay iyi geliyor.
Dervişin tebrikleri ve sohbet. Yemek yiyorum ve gerçektende çok şey öğrendiğim bu faaliyetin önemli bir bölümünü tamamlamış olmanın verdiği iç huzurla uyumaya çalışıyorum. Ertesi sabah 3100 metreye oradanda Reyni ve nihayet Tahran’a gideceğim.
Erken dönersem sizde kalırım dediğim İran’lı bir ailenin yanına gidiyorum ve ertesi gün güzel ülkem Türkiye’deyim.
Kendimi tanımak adına yaptıgım bu faaliyet bana çok şey kazandırdı, dağcılık sporu yapmanın salt tırmanmak olmadıgını ve aslında değişik kültürleri ve değişik kültürlerdeki insan ve toplumları tanımanın da en az tırmanmak kadar öğretici ve keyifli oldugunu gördüm.
Ve yine bu faaliyet yeni bir faaliyetin habercisiydi, bir sonraki durağımız muhtemelen Elbruz olacaktı.
İran’dan Notlar: Giyim ve yaşam giderek modernleşmiş, genç erkekler batılı tarzda giyiyorlar ve küpeli olanlara rastlamak mümkün.
Kadınlarsa başörtülerini yarıya kadar açıp yakında tamamını açacakları sinyalini veriyorlar.
Kadınların gözleri çok güzel ama dikkat edin bakarken yakalanmayın.
Sokaklarda 3 çeşit araba var. Peugeot, Pride ve bir de İran’ın yerli bir arabası.
En kötü arabada bile uzaktan kumanda kilit sistemi mevcut.
En iyi şoför bizdeki dolmuş şoförleri gibi. Berbat araba kullanıyorlar ve sürekli kazalar oluyor. Benim İslam Şehirden döndüğüm gün 30 arabalık bir zincirleme kaza olmuştu.
Arabaların sağ tarafındaki ayna yok, sürekli kazalar olduğu için ve her seferinde sağ ayna kırıldığı için üretimden kaldırmışlar.
Kadınlar her an isyan edebilir ve ülke her an karışabilir.
Polislerin yurt dışına çıkmaları yasak,
Camiden ayakkabı çalan adamın vay geldi haline (ilk gün birine tanık oldum, evire çevire dövdüler adamı)
Türkleri çok seviyorlar, Türkçe konuşan birilerine mutlaka rastlıyorsunuz, İngilizce bilenler de oldukça yoğun.
Deniz KARTAL
Gezginler