Düşüncelerinizi eyleme dönüştürebiliyor musunuz? İçinde bulunduğunuz sistem buna izin vermeyecek biçimde etrafınızı sarmış durumda. Ancak bundan yüzyıllar evvel iç sesini dinleyen ve düşünceleriyle yaşamının bağdaşmadığını fark edip bunu eyleme geçiren bir adam yaşadı bu dünyada. Onun yaşam felsefesi ve kitapları da Gandhi dahil pek çok kişiye yön verdi ve vermeye halen devam etmekte…
“Ormana gittim çünkü bilerek yaşamak istiyordum. Yaşamın asıl gerçekleriyle yüzleşmek ve öğretilerini öğrenip, öğrenemeyeceğimi görmek için. Ve ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamadığımı fark etmek için.” — Henry David Thoreau
Henry David Thoreau, 1817’de Boston’un 32 km batısında küçük bir kasaba olan Concord’da dünyaya geldi. Etrafı ormanlarla çevrili Concord kasabası sadece Henry David Thoreau’un değil, aynı zamanda Transandantal akımının da doğduğu yer olacaktı. Bu akıma göre göre doğa her sorunun cevabını içinde barındırıyordu. Tüm cevaplar doğada gizliydi. Sorular ve sorunlarla baş etmenin yolu, doğayla bütünleşmekten geçiyordu.
“Tutkularınızdan ve hayallerinizden vazgeçmeyin. Eğer vazgeçerseniz, bedeniniz bu dünyada var olsa da, yaşamınız son bulur.”
1837 yılında Harvard’dan mezun olan Thoreau, şehirden uzaklaşıp orman yoluna saptı.“Yol sizi nereye götürüyorsa oraya gitmeyin, yol olmayan yerden gidin ki; iz bırakın.” diyen Ralph Waldo Emerson’un izinden yürüdü. Concord’un dışında bulunan Walden Gölü’nün yanındaki Emerson’a ait bir arazide kendi inşa ettiği bir barakada iki yılını geçirdi. Ekip biçerek, yemeğini, hayatında neye gereksinimi varsa kendisi karşılıyordu. Hiç kimseyi kullanmadan, kimseden fayda sağlamadan. Burada deneyimlerini kaleme aldı.
”Evimde üç sandalye vardı; birincisi yalnızlık, ikincisi arkadaşlık, üçüncüsü de topluluk için.”
Amacı burjuvalara ve kapitalist sisteme; maddi kıtlıkla ruhsal tatminin bir arada olabilirliğini kanıtlamaktı.“İnsan vazgeçebildiği eşya oranında zengindir.” fikrini savunuyordu. Ona göre insan toplumun ve sistemin kendisine dayattıklarını reddetme cesaretine sahip olduğu sürece kendi istediği koşullar içinde yaşayabilirdi. Niçin? Özgürlük için, okumak, düşünmek, yazmak için…
“Yaşanabilir bir dünyada olmadıktan sonra, güzel bir eve sahip olmak neye yarar?”
Meksika’ya karşı açılan savaşın haksızlığını savunup Amerikan yönetimine karşı 6 ay vergi ödemeyerek tepkisini koydu ve 1 gecelik hapisliğin verdiği öfkeyle “Haksız Yönetime” adlı eserini yazdı. Hayat felsefesi “basitleş, basitleş, basitleştir” oldu, sadeliği savundu ve her daim öyle yaşadı…
Thoreau; “Yabanda dünyanın kurtuluşu yatar.” görüşüne inanıp, mutluluğu uçsuz bucaksız ormanlarda ve aradı ömrü boyunca. Seçim yapması gerekirse, evini medeniyetin ortasına değil, yabanda inşa etmekten yanaydı. “Bir çiftliğin sağlığı için nasıl bol miktarda gübre gerekiyorsa, insanın sağlığı için de dönümlerce çayır manzarası gerekir.” Ona göre doğanın gücünün bakir topraklarda yatıyordu.
“Hayatımız detaylarla mahvoluyor, sadeleştirmeliyiz.”
“Oyunuzu verin ancak onu bir kâğıt parçası olarak görmeyin, tüm nüfusunuzu kullanarak oy verin.” diyen, ödediği dolarların, bir adam öldürmek üzere tüfek satın almaya yarayacağını düşündüğünden seçim vergisini ödemeyi reddeden ve “Ben ne yapayım?” diye soran vergi memuruna “Eğer gerçekten bir şey yapmak istiyorsan, istifa et.” diyen Thoreau, Sivil İtaatsizlik terimini dünya üzerine yayarken, attığı her adımda bu tavrının arkasındaydı.
Bedenimiz her geçen gün ne yaşadığını bilmeden eksiliyor. Biz; özgür olduğumuzu düşünen modern köleler için alıp, okunulası, hayata geçirilesi fikirlerle dolu bir yaşam kılavuzu onun hayatı ve kitapları…
Sibel Çağlar