1- Into The Wild (2007)
Okulunun gözde öğrencisi Christopher McCandless, 1990 yılında mezun olduktan sonra biriktirdiği 24.000 doları bir vakfa bağışlar ve hayatının seyahatine çıkmaya hazırlanır. Orta gelirli bir ailenin oğlu olan Christopher’ın en büyük amacı Alaska’ya giderek oradaki vahşi doğayla iç içe yaşayabilmektir. Christopher çıktığı yolda hayatını değiştirecek birbirinden ilginç karakterle karşılaşacaktır.
2- Wild (2014)
Cheryl Strayed isimli yazaran Wild adlı kitabından uyarlanan filmde, hayatındaki üst üste gelen felaketlerden sonra, yaralarını onarmak ve acılarını unutmak için bir kadının çıktığı 1100 mil uzunluğundaki doğa yürüyüşü (hiking) üzerine odaklanılıyor. Daha önce bu sporda hiçbir tecrübesi olmayan kadın, çıktığı bu yolculuk sayesinde iyileşmeye başlar…
3- Motorcycle Diaries (2004)
Küba devrimcisi Che Guevara, 1950’lerde henüz 23 yaşındayken motosikletle seyahate çıkar. Tüm Güney Amerika’yı en yakın arkadaşı Alberto Granado’yla birlikte gezer. İkili mezuniyetlerine kısa bir zaman kala kendilerine eğlence arar ve Arjantin, Şili, Brezilya ve Peru’yu kapsayan uzun bir maceraya çıkarlar. Başlangıçta birbirine paralel hedefleri olan ve güzel kızların peşinde olan Ernesto ve Alberto’yu, hayat bambaşka noktalara sürükler.
4- Seven Years In Tibet (1997)
Avusturyalı Heinrich Harrer, II. Dünya Savaşı yıllarında ülkesinden uzaklaşarak Himalayalar’a gider. Tibet yakınlarındaki yasak bölge Lhasa’ya ulaşan Harrer’ın aklı henüz hiç görmediği çocuğundadır. Tibet’e kaçan Harrer, burada çocuk yaştaki kutsal lider Dalai Lama’yla tanışır ve Tibet halkının Çin’den gördüğü zulme tanık olur. Dalai Lama ise halkının onurunu düşünmekte ve Harrer’ın da yardımıyla sürekli kendisini eğitme ve geliştirme çabasındadır.
5- Tracks (2013)
John Curran’ın yeni filmi Tracks, Avustralyalı yazar Robyn Davidson’ın kendi anılarını kaleme aldığı aynı adlı kitabından bir uyarlama. Mia Wasikowska’nın Davidson’ı canlandırdığı film, yazarın köpeği ve dört deveyle 1977 yılında Avustralya çöllerinde yaptığı yolculuğu konu alıyor. Adam Driver ise, Davidson’ın yolculuğunu kaydeden National Geographic fotoğrafçısı Rick Smolan rolünde. Film büyüleyici görüntüler eşliğinde nefes kesici bir yolculuğu anlatırken; genç bir kadının meydan okuyuşuyla feminizmden, hikâyenin geçtiği coğrafya nedeniyle sömürgeciliğe kadar pek çok temaya da değiniyor. Yönetmen John Curran, New York’tan Avustralya’ya yerleştiği dönemde, 80’li yıllarda keşfetmiş Robyn Davidson’ın kitabını. Genç kadının bir anlamda kendisini de keşfetmek için yaptığı bu yolculuğu, kendi yolculuğuna çok yakın bulan Curran, yıllar sonra bu uyarlamayı yapmaktan büyük heyecan duymuş.
6- The Bucket List (2007)
Milyoner şirket sahibi Edward Cole (Jack Nicholson) ile işçi sınıfına mensup araba tamircisi Carter Chambers’ın (Morgan Freeman) dünyaları apayrıdır. Yolları, bir hastane odasını paylaşmalarıyla kesişir ve iki ortak noktaları olduğunu keşfederler: “Tahtalı köyü boylamadan önce” hayatlarının kalan kısmını hep yapmak istedikleri her şeyi yaparak geçirme arzusu ve kendileriyle farkında olmadıkları bir barışma ihtiyacı. Birlikte, hayatlarının araba seyahatine çıkarlar; ve bu süreçte dost olur, hayatı dolu dolu, içgörü ve mizahla yaşamayı öğrenirler. Her macera, listelerine yeni bir madde ekler.
7- About Schmidt (2002)
Hayatı, ailesi ve işiyle meşgulken herhangi bir sorun yaşamayan Schmidt, emekliliğinin ardından karısını kaybetmesiyle tepetaklak olur. Üstelik kızı da, uygun olmayan bir adamla evlenme planları yapmaktadır. Geniş bir arazide bir uçandairenin açtığı kocaman bir boşluğa benzeyen yaşamına bir anlam katmak isteyen orta yaşlı adamımız; hem kendi yaşamını gözden geçirmek, hem de kızının yapmak üzere olduğu hatayı engellemek üzere bir yolculuğa çıkar.
8- Little Miss Sunshine (2006)
Hoover ailesinin her bireyi denemekten yılmayan sıcak insanlardır. Bir Volswagen minübüse doluşup ailelerinin en küçük bireyinin hayalini gerçekleştirmek için California’ya doğru yola çıkarlar. Bu üç günlük traji komik yolculuk sürprizlerle ve aile fertlerin hayal bile edemeyeceği bir sonla tamamlanacaktır. Küçük Gün Işığım bilinen kalıpları kıran bir Amerikan yol komedisi.
9-Easy Rider (1969)
Filmde, uyuşturucu satışından kazandıkları parayı harcamak amacıyla motosikletleri ile Amerika’da gezinen iki hippinin, Wyatt (Peter Fonda) ve Billy’nin (Dennis Hopper), öyküsü anlatılmaktadır. Los Angeles’tan doğuya doğru yaptıkları bu özgürlük arayışı, alternatif bir yol filmi olmakla birlikte iki kahramanların Amerikan rüyasına ulaşma yolunda bilinmezlerle dolu destansı yolculuklarını anlatıyor. Film, paranoyanın, bağnazlığın ve şiddetin hüküm sürdüğü konformist Amerika’da idealist 60’ların çöküşüne tanıklık ediyor.
10- In July (2000)
Daniel, öğrencileriyle yakın ilişki kurma konusunda isteksiz davranan, kendi dünyasına gömülü genç bir öğretmendir. Juli ile tanıştıktan sonra yaşamının yeni bir yön alabileceğine inanmaya başlar. Çünkü kadın, Daniel’in falına bakmış ve hayatının aşkını pek yakında bulacağı konusunda onu ikna etmiştir. Bir süre sonra adam, bir Türk kızı olan Melek’e tutulur ve peşinden Türkiye’ye gitmeye karar verir. Juli ise Daniel’in peşindedir ve birlikte bir dolu süpriz ve tesadüflerle dolu keyifli bir yolculuğa başlarlar.
11- Moonrise Kingdom (2012)
50 sene öncesinde geçen film bir kasabada birbirine aşık iki gencin kaçması sonrasında başta kasabanın şerifi olmak üzere tüm kasaba sakinleri gençlerin kaybolduğunu düşünüp onları aramaya başlaması anlatılıyor.
12- One Week (2008)
Vaktiniz tükenmekte olduğunda kendinizi belkide bir yol hikayesi içinde bulurdunuz. Siz yenilikler ve güzellikler görmek istiyorken karşılaşacağınız manzaralar gerçeklerle yüzleşmenize neden olur bazende. Bir yolun ya da yolcunun hikayesi.
13- Paris Texas (1984)
Travis, sessiz bir adam. Sırlarını sadece yollarla paylaşıyor. Kırmızı şapkasıyla, çoğu insanın arabayla bile zor katlandığı yollara ayaklarıyla meydan okuyor. Bir gün Travis kardeşinin davetiyle yeniden medeniyete dönüyor. Evde onu kardeşinin eşi ve kendi oğlu beklemektedir. Başta uygar ve kuralcı bir yaşamı dışlayan Travis oğlu için katlanmaya başlar. Hatta alıştıkça, uzun süre ertelediği bir şeyi yapmaya karar verir. Yeniden yollara dönmeden önce, eski karısını bulmak. Wim Wenders’in filmi, tüm zamanların en etkileyici filmleri arasına rahatlıkla girebilir. Olağanüstü karakter çalışması, yerleşik hayatı ve konformizmi tartışması ve tabii müthiş karşılaşmayı konu edinen unutulmaz son sahnesi bu filmi 20. yüzyılın zirvelerinden biri yapıyor.
14- Eat Pray Love (2010)
Senaryosu Ryan Murphy’ye ait olan ve yazar Elizabeth Gilbert’ın kendi hayat deneyiminden yola çıkarak yazdığı Eat, Pray, Love kitabından uyarlanan filmde Julia Roberts, ABD’nin bu popüler yazarını canlandırıyor. Film, hayatta herşeye sahip olan ama bir türlü tam bir mutluluğa erişemeyen Elizabeth’in acılı bir boşanma ve depresyonun ardından kendini keşfetme sürecini anlatıyor.
15- Planes Trains Automobiles (1987)
Neal Page (Steve Martin) işten çıkmayı sabırsızlıkla bekliyordur, çünkü o gün bayramdır ve o uçak biletlerini ayırmış kendi evine gidecektir. İşten birazcık geç çıksa da yine de hava alanına ulaşması fazla uzun sürmeyecekdir. Ve işten çıkan Page hemen bir taksi aramaya başlar, pek taksi bulunmayan saatlerdir, Neal sonunda bir taksi bulur fakat bir anda bir adam (John Candy) aniden taksiye biner ve gider. Neal Page geç de olsa oraya ulaşır ve bir anda aynı adama yani Del Griffith`e havaalanında rastlar. Daha sonra aynı uçakta yan yana oturan ikili bir anda uçakta sorun çıkmasıyla inerler ve şimdi Neal Del`le birlikte türlü araçlar kullanarak eve ulaşmalıdır. Fakat tamamen uyumsuz olan ikilinin anlaşması zor olacaktır, Neal Page çok konuşmayan ve tek isteği eve gitmek olan birisi, Del ise karısını kaybetmiş ve hiç susmayan bir satıcıdır.
16- Before Sunrise (1995)
Fransız yüksek lisans öğrencisi Celine (Julie Delpy) ile Amerikalı Jesse (Ethan Hawke), Budapeşte – Viyana treninde bir çiftin kavgası ile tesadüfen tanışırlar. Jesse, Celine’e, ertesi gün uçağa bineceğini ancak parası olmadığından sabaha kadar Viyana caddelerinde dolaşacağını söyler ve Celine’in kendisine eşlik etmesini ister. Viyana’da trenden inerler ve 14 saat boyunca hayatlarını derinden etkileyecek bir beraberliğe adım atarlar.
17- Sideways (2004)
California’nın sahillerinden yola şarap tatmak için çıkan 30’lu yaşlarınsaki ikili Miles ve Jack beklenmedik bir şekilde olgunlaşmaya başlıyorlar. Ve bu birbirlerine hiç benzemeyen ikili çok geçmeden kendilerini şarap, kadın ve kahkaha içinde buluyorlar.
18- The Cave Of The Yellow Dog (2005)
Moğolistan kırsalında göçebe bir ailenin en küçük kızı bir gün küçük bir köpek yavrusu bulur ancak ailesi o köpeği beslemek istemez. Buna rağmen küçük kız o köpeğe sahiplenir. Bir gün köpek ortadan kaybolur ve küçük kız o kayıp köpeği ararken ilginç efsanelerle tanışacaktır.
19- The Beach (2000)
Amerikalı genç Richard’ı (Leonardo Di Caprio) macera arayışı ile Tayland’a gelmesine neden olan şey işte bu yapmacık dünyada gerçek bir şey bulma ve ona bağlanma arzusudur. Farklı bir şeyin arayışı içindedir. Bangkok’da ucuz bir otelde Etienne( Gaillaume Canet) ve Francoise (Virginie Ledoyen) isimlerinde bir Fransız çiftle karşılaşır. Aynı zamanda Daffy adında, yılların ve ilaçların etkisi ile çökmüş yaşlı bir gezginle tanışır. Daffy Richard’a turistler tarafından işgal edilmemiş, gizli bir cennetten, bir adadan söz eder.
20- Arizona Dream (1992)
Hayalleri olan ve balıklarla diyalog kurmaktan hoşlanan genç Axel (Johnny Depp), bir akrabasının (Jerry Lewis) kendisine önerdiği iş için Arizona’ya gidiyor ve burada iki kadınla tanışıyor. Elanie (Faye Dunaway) ne yapacağı belli olmayan, yarı-deli ve güzel bir kadın. Kızı Grace (Lili Taylor) ise daha mantıklı gibi gözükse de sürekli intiharı düşünüyor ve gerçek anlamda mutsuz. Zaman geçtikçe Elanie’den uzaklaşan ve Grace’le yakınlaşan Axel’in en büyük hayali ise ‘uçmak’. Aya doğru yol alan ambulanslar, uçan sandalyeler ve çölde yaşayan balıklar gibi çarpıcı ve fantastik imgelerle süslü ‘Arizona Rüyası’, yönetmenin en apolitik ve çılgın filmlerinden biridir.
21- The Way (2010)
Aile, dostlar ve bu sürekli değişen karmaşık dünyada karşılaştığımız zorlukları anlatan güçlü ve ilham verici bir film. Martin Sheen, Saint James’in Yolu ismiyle de bilinen Camino de Santiago’da yürürken çıkan fırtına yüzünden ölen oğlunun cenazesini almak için Fransa’daki St. Jean Pied de Port’a gelen Amerikalı doktor Tom karakterini canlandırıyor. Tom eve geri dönmek yerine, oğlunun geziyi bitirme arzusunu gerçekleştirmek için tarihi yolculuğa çıkmaya karar veriyor. Tom’un planlamadığı şey ise bu yolculuğun üzerinde bırakacağı etki. Çok fazla yürüyüş deneyimi olmayan Tom kısa bir süre sonra yolculuğunda yalnız olmadığını fark eder. Yol boyunca dünyanın dört bir yanından gelmiş birçok insanla tanışır. Bu insanların her birinin kendi problemleri vardır ve hayatlarında anlam arayışına çıkmışlardır. Bir Alman, bir Kanadalı ve bir türlü yazmaya başlayamayan İrlandalı bir yazar.
22- Thelma & Louise (1991)
Birlikte haftasonu kısa bir kaçamak yapmak isteyen Thelma ve Louise yola çıkarlar. Her şey yolunda gitmektedir, ama mola verdikleri bir barda meydana gelen bir olay tüm planlarını değiştirmelerine rol açar. Artık peşlerinde bir dedektif vardır. Ayrıca yolda Thelma’nın kendini yakın hissettiği J.D. adlı bir otostopçuyla ve Louise’in geçmişte birlikte olduğu Jimmy karşılarına çıkar.
23- 180 South (2010)
Maceracı Jeff Johnson’ın, çocukluğunun kahramanları olan Yvon Chouinard ve Doug Tompkins’in, 1968 yılında Patagonya’ya yaptığı yolculuğu tekrar etmesini konu alan, belgesel tadında ve muhteşem görüntüleri olan bir film.
24- Under The Tuscan Sun (2003)
San Francisco’lu bir yazar olan Frances Mayes’in (Diane Lane) mükemmel gibi görünen hayatı ani bir olayla sarsılır. Verdiği bir partide, kitabını eleştirdiği için ondan hoşlanmayan bir başka yazar kocasının onu aldattığını söyler. Boşanma süreci, Frances’i derinden etkiler ve artık yazı yazamaz hale gelir. Hatta, en yakın arkadaşı olan lezbiyen Patti bile, Frances’in bir daha artık kendini toparlayamayacağını düşünmektedir.
25- Walkabout (1971)
Filmde, Avustralya’nın ıssız çölllerinden birinde mahsur kalan genç bir kız ve onun küçük erkek kardeşinin hayatta kalma mücadeleleri sırasında karşılarına çıkan, gelenekleri gereği kabilesinden bir süreliğine uzaklaştırılarak tabiatın koynuna ‘gezinti’ye (walkabout) gönderilmiş bir Aborjin gencinden yardım görmeleri anlatılmaktadır. Filmin özgün adı da bu Aborjin geleneğinden kaynaklanmaktadı.
Kaynak: www.kesfimekan.com