Doğa bilinci; bir ağacın tek bir dalının kıymetinin kapitalist dünyadaki her şeyden daha değerli olduğunu anlamaktır. Bunun oluşumu ise ancak erken yaşlarda mümkündür…
Sizin de çevrenizde, “Portakalın çiçeği mi olur?” ya da “Çam ağacı, sadece bir fıstıktan mı yetişiyor?” diye soran, evinde bir çiçeğin bakımını üstlenmekten bile korkan yetişkinlerin sayısı artıyor mu? Şehir hayatı, hepimizi doğayı gözlemlemekten, doğa olaylarını anlamaktan uzaklaştırdı. Evet, ama yetişkinler bu durumda olursa, çocuklar ne yapsın? “Çocuk ve doğa hareketi şu temel fikirden güç alıyor: Doğadaki çocuk, soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığıyla yeryüzünün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır,” diyor Doğadaki Son Çocuk kitabında Richard Louv da…
Çevre sorunlarına karşı duyarlı olan, çocuklarının da doğayla ilişki kurmadan büyümelerini istemeyen anne ve babaların başvuru rehberi niteliğindeki bu kitap, doğada zaman geçirmenin küçükler için ne kadar sağlıklı olduğunu özetliyor. Kitapta ayrıca bitmeyen sınavların stresi, obezite ya da hiperaktijite gibi çağımız çocuklarının sorunları için en iyi ilacın doğayla iç içe geçirilen saatler olduğunu hatırlatıyor. Çocukların çevreye karşı duyarlı olmalarında anne ve babalarla öğretmenlerin rolü büyük. İşte birkaç adımda, çevre dostu çocuk yetiştirmenin püf noktaları…
Sınıfta bitki yetiştirilebilir
İlköğretim çağındaki çocukların doğaya karşı merak duygularını geliştirebilmek için sınıfların bir köşesinde çeşitli çiçek ve bitkiler yetiştirmek mümkün. Fasulye ya da mercimek tanelerinin ıslak pamuk içinde filizlendirilmeye çalışıldığı dönem gerilerde kaldı. Şimdi karton kutular içinde bile maydanoz, domates, patates yetiştirilebiliyor. Üstelik kendi yetiştirdiği maydanozu yiyeceğini düşünen çocuk, haftada iki kez onları sulama görevini üstlenerek sorumluluk da kazanır. Çevre dostu öğretmenler, küçükken bitkilerin dünyasını tanıyıp, hayvan yetiştirme konusunda tecrübe kazanan çocukların, ileriki yaşlarda fen ve teknoloji derslerinde başarılı olduğunu söylüyor.
İlk adımlarını doğada atsın
Doğa yürüyüşlerine ilgi arttıkça, bu aktivitelere çocuklarıyla katılanların sayılarındaki artış da dikkat çekiyor. Gördüğü bir yabani çiçeğin adını soran, sesini duyduğu kuşu merak eden çocuklar da var. Üç yaşında babasının omzunda Kaçkarları geçen bir çocuğun, yedi yaşındaki halini düşünmek zor değil. Doğada geçirilen her dakika, atılan her adım, çocuklara özgüven, paylaşma ve yardımlaşma duygusu da kazandırıyor.
Hayvanlarla beraber büyüsün
Küçük yaşlardan itibaren hayvan sevgisiyle büyüyen, onlarla iletişim kuran çocuklar, ileriki yaşlarda çevre ve hayvan sorunlarına karşı daha duyarlı oluyor. Çocuklar, üç yaşından itibaren bir hayvanla yakınlık kurmaya başlayabiliyor. Evin içinde kedi, köpek ya da balıkları gören çocuk, hayvanların doğal yaşam alanlarını da merak ederek, onlarla ilgili sorular soruyor.
Odasında çiçek olsun
“Odadaki oksijeni azaltır,” diye telaşlanan anneler, korkmasın! Küçük bir saksıda yetiştirilen çiçeğin, kimseye zararı olmaz. Sukkulent türü, dikensiz kaktüsler de çocuk odasında rahatça bakılabilir. Çiçeklerin dünyasıyla ilgili sorular sorduğunda da yanıtlamak sizin göreviniz.
Figen Yanık