Şehir hayatı, hepimizi doğayı gözlemlemekten, doğa olaylarını anlamaktan uzaklaştırdı. Yetişkinler bu durumda olursa, çocuklar ne yapsın? ” Doğadaki çocuk, soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığıyla yeryüzünün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır,” diyor Doğadaki Son Çocuk kitabında Richard Louv da…
Bitmeyen sınavların stresi, obezite ya da hiperaktivite gibi çağımız çocuklarının sorunları için en iyi ilaç doğayla iç içe geçirilen saatler. Çocukların çevreye karşı duyarlı olmalarında anne ve babalarla öğretmenlerin rolü büyük elbette.
İşte bu yüzden Danimarka’daki “Orman Anaokulları” geleneksel anaokulu sınıflarını rafa kaldırdı. Bu okullar çocukları tekrar doğaya döndürüyor. Serbest oyun ve keşifle öğrenmelerine izin veriyor. Üstelik daha az yapılandırılmış anaokulu ortamları oldukça işe yarıyor gibi görünüyor. OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) son verilerine göre Danimarka’daki okullar matematik ve bilimde pek çok ülkeyi geride bırakmayı başardı. Danimarka, okul öncesi eğitimini doğaya taşıyan tek ülke değil. Orman okulları hareketi giderek tüm dünyaya yayılmaya başladı. İşte bu okullardan birkaçı:
Cedarsong Forest Kindergarten (Vashon, Washington)
Tipik bir anaokulunda oyuncaklar, yapbozlar, bloklar, kum havuzları ve eğer şanslıysanız bir de açık havada oyun alanı görebilirsiniz. Bu okullarda yapacak aktiviteler hiç bitmez, gün boyu çocukların yapacağı şeyler ardışık olarak planlanmıştır. Ancak, Cedarsong Doğa Okulunda işler biraz daha farklı. Bu okul, doğada yapılandırılmamış zaman geçirmeye inanıyor. Yani önlerinde bir program, proje ya da öğretmen yönergesi yok. Sadece doğada olmanın önemli bir değer olduğunu düşünen okul, mutlaka bir şeyler “yapmanın” gerekmediğini savunuyor.
Cedarsong Doğa Okulunda çocuklar keşfetmek, sorular sormak, birbirleriyle işbirliği yapmak ve özgüvenlerini geliştirmek için teşvik ediliyorlar. Öğretmenler, çocukların doğa konusundaki meraklarına rehberlik ediyor, ama asla çocuklara müdahale edip her hareketlerini takip etmiyorlar.
Denison Pequotsepos Nature Center (Mystic, Connecticut)
Bu okul mottosunun hakkını gerçekten veriyor: “Doğa bizim yuvamız”. Okul; içinde çayırlar, göller, yürüyüş parkurları ve tırmanmak için sayısız kayanın ve ağacın bulunduğu çok geniş bir doğa koruma alanının içinde yer alıyor ve tüm bu yerleri “yaşayan sınıf” olarak kullanıyor. Yapılandırılmış bir “doğa oyun alanı” kurma tekliflerini geri çeviren okul, doğanın kendi oyun alanını kendisinin yarattığına inanıyor.
Little Tree Huggers – (Leesburg, Virginya)
Little Tree Huggers, çocukların sadece matematik ve okuma yazama öğrendikleri bir okul değil aynı zamanda İspanyolca, Almanca ve İtalyanca öğrendikleri ama bunu doğal ortamda yaşayarak öğrendikleri bir okul. Bu okulu, “normal” bir anaokulundan ayıran önemli bir özellik var: Derslerin çoğu çiftlik hayvanlarıyla çevrili bir doğal ortamdaki açık havada yapılıyor.
Çocukların oyun zamanlarını seçme özgürlüğüde var. Oyun zamanlarında kimi hayvanlarla zaman geçiriyor, kimi doğal malzemelerle resimler yapıyor kimi de gözlem katında doğanın sesini dinliyor. Sürdürülebilirlik hep ön planda. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren az tüketmek, tekrar kullanmak ve geri dönüştürmek öğretiliyor.
Nature Preschool at Irvine (Owings Mills, Maryland)
Irvine Doğa Okulu öğretmenleri birer rehber gibi davranarak yapılandırılmamış doğal oyun yoluyla çocukların doğanın büyüsünü keşfetmelerine ve zaman zaman riske girmelerine izin vermeyi prensip edinmiş durumdalar. Çocuklar her şeyi kendileri yapmak ve sorumluluk almak zorunda buda onların erken yaşta bağımsızlık kazanmalarını sağlıyor elbette.
Burada eğitim tamamen doğanın içinde gerçekleşse de NAEYC (National Association for the Education of Young Children) müfredatı uygulanıyor. Ancak bir standarta sahip olmaları onların öğrenme süreçlerini aceleye getirmeye zorlamıyor. Çocukların kendi doğal hızlarında öğrenmelerine ve gelişmelerine izin veriyorlar.
Worldmind Nature Immersion School (Denver, Colorado)
İklim açısından soğuk bir yerde kurulan Worldmind Doğa Okulu, bunu asla bir bahane olarak görmüyor. Mevsim ne olursa olsun, bir şey hep aynı kalıyor: Çocuklar bütün günlerini dışarıda geçiriyorlar. Hatta kapalı yerleri bile yok!
Derslerin çoğu okulun bulunduğu çevreye yakın parklarda, bahçelerde yapılıyor. Amaç elbette çocukların yaşadıkları yerdeki doğal ortamla bağ kurmalarını sağlamak. Eğer aşırı soğuk bir hava varsa, o zaman Doğa ve Bilim Müzesi gibi yerleri ziyaret ederek doğal dünyaya ait bilgilerini artırıyorlar.
Mother Earth School (Portland, Oregon)
Bu okulda çocuklar bir sedir ağacı korusunda oyun oynuyor. Çocuklar hayal güçlerini kullanarak ormana hayat veriyorlar. Kütükten tren yapabiliyorsanız, niye plastik oyuncaklara ihtiyacınız olsun ki?
Doğal malzemelerden sanat ve el işi yapmanın dışında her gün serbest oyun için de bolca zaman var. Burada çocuklar, gerçek İsviçre çakısıyla nasıl ahşap oyabileceklerini dört yaşındayken öğreniyorlar.
Öğlen yemeği zamanında da kendi topladıkları odunlar ile kamp ateşlerini yakıp, doğal ortamda işbirliği ile hazırladıkları yemeklerini yiyorlar. Birçok yetişkinin hayatının ilerleyen evrelerinde kazandığı hayatta kalma becerilerini de erken yaşta kazanıyorlar sonuçta.
Berkeley Forest School (Berkeley, California)
Berkeley Orman Okulu’nda belli bir rutin olsa da hiçbir gün öncekine benzemiyor, yani rutine yer yok. Tipik bir okul gününde yaban hayatını keşfetmek, buldukları şeyler hakkında günlük tutmak, ormanda salıncak ve sığınak kurmak, ateş yakmak ve ateşte yemek pişirmek gibi faaliyetler yer alıyor.
Fotoğraflardaki çocukların yüzlerindeki ifadelere baktığınızda, bu okulların bir şeyleri (belki de neredeyse her şeyi) doğru yaptığını anlayabiliyorsunuz. Yaşasın orman okulları…
Kaynak: http://www.upworthy.com/see-adorable-photos-of-7-forest-schools-from-around-the-country