Türkiye’nin En İyi 10 Arkeolojik Alanı

Anadolu, göç ve ticaret yollarının üzerinde bulunması, Asya ile Avrupayı birbirine bağlaması, topraklarının verimli olması ve ikliminin insanların yaşayışına uygun olması gibi nedenlerden dolayı zengin ve yüksek kültürlerin beşiği olmuştur tarih boyunca. Bu yüzden ona uygarlıklar beşiğide denmektedir zaten. Bu uygarlıkların birçoğu silinse de geriye onlardan çok önemli miraslar kalmıştır bizlere. Arkeolojik değerlerimizin hepsi bir yazıya sığmaz elbette. Ancak bazıları var ki mutlaka gitmemiz ve görmemiz gerekenler arasındadır. Çok geç olmadan elbette…

1) Dünyanın en eski tapınağı:– Şanlıurfa Göbeklitepe

12 bin yıl önce Fırat ve Dicle nehirlerinin olduğu bölge, insanlık tarihinin en önemli değişimlerinden birine şahitlik etti. Bu dönemde insanoğlu avcı ve toplayıcı yaşam ekonomisiden yerleşik hayata geçme aşamasındaydı. İşte böylesine eski ve farklı bir dönemde, o dönem insanlarının yarattıkları eserler arkeoloji dünyasında büyük yankı uyandırdı. Dünyanın en eski tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe’deki bu yapılar, heykeller ve kabartmaların teknik ve estetik özellikleri bakımından eşsiz. Kutsallığın, inanç ve estettiğin nasıl başlayıp, devam ettiğini anlamak isteyenlerin mutlaka göremesi gereken bir yer. UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Liste’sinde olan Göbeklitepe ve o dönemlerle ilgili diğer eserleri yakında açılması planlanan Şanlıurfa Müzesi’nde görebileceğiz.

2) 10 farklı kent kuruldu: Troya – Çanakkale

troya

Homeros’un 2.700 yıl önce yazdığı İlyada Destanı, uğruna 10 yıl savaşılan Troya kenti ve çevresini anlatır. 1863’ten itibaren yapılan kazılarda günümüzden 5 bin yıl önce başlayan yerleşim tarihinde 10 farklı kentin varlığı tespit edildi. Kazı tarihçesi açısından modern arkeolojinin doğduğu yer olarak kabul edilen kent, mitolojisi ve arkeolojisiyle Çanakkale Boğazı’nda neden bin yıllardır savaşların olduğu sorusunun cevabını veriyor. UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde.


3) Anatanrıça kültü: Çatalhöyük – Konya

çatalhöyük

UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne 2013’te girdi. 1960’ın başlarındaki kazılarla o dönemde büyük ilgi uyandırdı. Burası insanoğlunun toplayıcılıktan, ortak yerleşik hayata geçişin olduğu en büyük yerleşim yeri. Duvar resimleri ve ünlü anatanrıça heykelçikleri, bu döneme özgü, kültürel ve sanatsal geleneklerin en güçlü olduğu yer. Anadolu tarih öncesi döneminde din, öteki dünya ve anatanrıça kültü gibi fenomenleri öğrenmek için en önemli çıkış noktasıdır.


4) Batılı gezginlerin favorisi: Hattuşa – Çorum

hattusa_hattusas-turkey

Çorum Boğazkale’deki Hattuşa, M.Ö. 1.650 – 1.200 yılları arasında Anadolu’nun büyük bir bölümünde ve zaman zaman da Kuzey Suriye’ye kadar uzanan geniş bölgede hüküm süren Hitit İmparatorluğu’nun başkentiydi. Kenti ziyaret ettiğinizde göreceğiniz şehir suru, kapılar, tapınak ve saray kalıntıları şehrin en parlak dönemini yansıtan arkeolojik yapılar. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Eserler Boğazkale ve Çorum müzelerinde yer alıyor.


5) Suyun Hayat Verdiği Yer: Sagalassos – Burdur

sagalassos-suyun-hayat-verdigi-kent-1

Ağlasun ilçesinin arkasında yükselen Akdağ’ın yamacına giderseniz sizi bu antik kent karşılar. Son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarla ayrı bir kimlik kazandı. Gezerken sadece eski yapılar görmezsiniz. “Bir arkeolojik kazı nasıl yapılır?”, “Eski yapıların restorasyonu nasıl yapılır?” çok iyi gözlemleyebilirsiniz. Bu yüzden Sagalassos ayrıcalıklıdır. Yerleşimin tarihi çok daha eskilere gitse de şu anda toprak üstünde gözükenler Roma İmparatorluğu Dönemi’nin ihtişamını yansıtıyor.

6) Sular altında kalacak: Hasankeyf – Batman

hasankeyf

Komşu ülkelerde arkeolojik alanların ve eserlerin nasıl tahrip edildiğini düşününce baraj sularına gömülmeden görülmesi gereken yerler yani Hasankeyf geliyor akla. Ortaçağ’ın bu önemli kenti çevresiyle bir bütün. Kayaların içine oyulu konut örüntüsünün arasından geçerek ulaşılan zirvede Hasankeyf ile Dicle’nin nasıl bütünleştiği daha iyi anlaşılıyor. Buraya ilk M.Ö. 10’uncu bin yılda Neolitik Dönem’de yerleşilmiş, Artuklu dönemindeyse bölgenin en gözde yerlerinden biri haline gelmiştir.


7) Hellenistik şehircilik: Pergamon – İzmir/Bergama

Pergamon

Bakırçay Ovası’na hakim bir tepe üzerinde kurulu Pergamon, Hellenistik Dönem Krallıkları’ndan Attalid Hanedanlığı’nın başkenti. Hellenistik dünyanın en önemli kültür ve eğitim merkezlerinin başında gelen şehir, Hellenistik Dönem Heykeltıraşlığı ve mimarisinin en özgün yapılarını barındırır. M.Ö. 133’te vasiyet yoluyla Roma’ya bağlanan kent, Roma’nın Asia Eyaleti’nin başkentliğini üstlendi. Bizans ve Osmanlı’ya kadar varlığını barındıran Pergamon, 2014’te UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girdi.


8) Doğu batı buluşması: Zeugma Antik Kenti ve Müzesi (Gaziantep)

zeugma

Fırat kıyısında yer alan Antik Zeugma Kenti, medeniyetlerin buluştuğu bir noktada. Hellenistik dönemde, Doğu ve Batı kültürlerinin kaynaşması için kurulmuş önemi bir kent. 90’ların sonlarında Birecik Barajı’nın yapımıyla gündeme geldi. Hellenistik ve Greko-Romen kültüre ait Roma Konutları’nda çıkarılan benzersiz mozaikler, fresk ve buluntularıyla tanınıyor. Eserler Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergileniyor. Zeugma da UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde.


9) Yedi harikadan biri:Efes – İzmir

efes

Küçük Menderes Deltası üzerine kurul Efes, ilk çağın en ünlü antik kenti. Türkiye’de de geçen yıl en çok ziyaret edilen kültür varlığı oldu. Dünyanın yedi harikasından biri Artemis Tapınağı şehrin gurur kaynağı. Roma döneminde hem kütüphane hem mezar anıtı görevini üstlenmiş olan Celsus Kütüphanesi şehrin göbeğinde yer alıyor. İsa’nın annesinin yaşadığı Meryem Ana Evi turistlerin ilgi odağı. Antik Kent’in UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için 1994’te başvuruda bulunuldu.


10) Zamanın gemisi: Anavarza – Adana

anavarza

Tarihin topografya ile böylesine uyumlu ve görkemli bir fotoğrafını bulmak kolay değil. Çukurova’da, adeta bir masal kalesinin dibinde, baş döndürücü bir zaman yolculuğu vadediyor. Keza hemen yanıbaşında, Hemite’de doğan Yaşar Kemal ondan; “Zaman gemisinde usulca ilerleyen bir gemi” diye bahsediyor İnce Memed’inde. Kale yapısı dışında fazla bir kalıntı yok gibi ama yanılmayın! Asıl Roma kenti aşağıda, bu yüzden her evin bahçesinde sütun başlıkları, lahitler, mozaikler var. Bahar aylarında giderseniz Çukurova nebatının Dioskorides ile hemşehrisi Yaşar Kemal’e nasıl ilham verdiğine tanık olacaksınız.

Selim ONAT / Serkan OCAK

Gezginler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir