Hayatta kalmamız, daha da önemlisi yeryüzündeki tüm yaşamın hayatta kalması için diğer her şeyden daha önemli, daha gizemli bir şeyler var. Bahsettiğimiz şey mantarlar…
Mantarlar bundan bir buçuk milyar yıl önce hayvan ve bitkilerden ayrı bir krallık olarak geliştiler. Ve sadece doğaya değil günlük hayatta kullandığımız her şeyin içine sızdılar bir biçimde: Peynir, ekmek, deterjan, mısır gevreği, çikolata…
Sadece besinlerimizi değil sağlığımızı da bir ölçüde mantarlara borçlanmış durumdayız aslında. Şu anda enfeksiyonlara karşı en yaygın olarak kullanılan tedavi antibiyotik kullanımı. Ve ilk antibiyotik olan penisilinin 1928 yılında, Alexander Fleming tarafından bulunması da mantarlar sayesinde olmuştur.
Mantarların gizemi aslında onların sporlarında yani bir nevi tohumlarında yatmakta. Bir mantarın tek amacı soyunu devam ettirmek ve bunun için sürekli olarak spor üretmek yani bir nevi hayatta kalmak. Bunun için yapmayacakları şey yok aslında. Bundan sonra bir mantara yaklaştığınızda üzerinize binlerce sporun püskürtüldüğünü ve sizin de bir taşıyıcı görevi üstlenerek bu sporları başka yerlere götürdüğünüzü unutmayın…
Gezegenimizdeki en hızlı organizmalardan biri, sığır dışkıları üzerinde yetişen Pilobolus crystallinus adlı minik bir mantar. Bu küçük mantarın marifeti besin kaynağı tükendiğinde bulunduğu yerden kendini temiz çimenler fırlatması. Hem de kendi uzunluğunun 1000 katından fazla uzaklıkta bulunan yerlere. Amacı elbette temiz çimenlere ulaşmak ve böylece, sığırlar gelip sporlanmış çimlerden otladıkça, başka mantar nesilleri yaratmak. Zekice değil mi…
Dünya üzerindeki bitkilerin %70 ila %90′ ı mantarlar ile çok özel, yakın bir ilişki halinde. Bazen mantarlar direk olarak bitki köklerine yapışır bazen de köklerin dışını saracak şekilde bir dış kılıf oluşturur. Bu biçimde mantarlar büyümek için ihtiyaç duydukları şekeri bitkiden sağlar ve karşılığında su ve mineralleri bitkiye geri verir. Yani evinizde bir daha kökleri beyaz tüylerle kaplanmış bir bitki görürseniz sakın bozuldu diye üzülmeyin. Bu tüycükler bitkinizin yararınadır. Daha iyi bir bitki ve daha iyi bir mantar ve sağlıklı toprak demektir. Bu ilişki olmadan bitkiler gelişemezler.
Besinleri ve suyu sömüren ve bu kaynakları ağ üzerinden koloni ile paylaşan mantarın kökündeki bir ağ sistemi, misellerdir. En kuru ortamlarda bile miseller, topraktan nem alıp ortaklık kurdukları bitkilerin içerisine aktarabilirler. Mikolojist Paul Stamets’in misel tabakasına (miselyum) “Dünya’nın doğal internet ağı”ismini yakıştırmasının nedeni, misel tabakasının yapısı ve fonksiyonları itibarıyla birbirlerine fiziksel anlamda uzak bulunan bitkiler arasındaki ilişkileri sağlamasıdır.
Bazen bir mantarın beslenmesi taşıyıcısı için yıkıcı da olabilir elbette. Örneğin ‘Bal Mantarı’ veya Chalara fraxinea bilimsel adıyla bilinen ve ağaçlarda geriye doğru ölüme neden olan mantar türleri fazla paylaşmayı sevmez. Onlar konakçısındaki tüm şekeri sömürür ve karşılığında yeterli suyu ve besinleri geri vermez. Sonuçta mantar gelişir ama ağaç yavaşça zayıflar.
Fakat bu durdurulamaz iştah doğal hayatta ne kadar ölümcül olursa olsun bazı bilim insanları bunu bizim lehimize çevirebilmenin yollarını buldu bile. Sonuçta miseller büyürlerken orman zeminine sanki tutkallanmış gibi yapışıyorlarsa neden bir tutkal olarak kullanılmasınlar ki…
Mantarların doğaya tek katkısı bu kadar değildir elbette, onlar aynı zamanda organik atıkları, odunları, yaprakları ayrıştırarak geri dönüştürürler ve adına Saprotrofi denilen bu süreç doğal yaşam için çok önemlidir. Biz buna kısaca çürüme diyoruz bu arada ve bu geri dönüşüm süreci sağlıklı toprak oluşmasında anahtar aslında.
Washington Eyaletinde, Mantarbilimci Paul Stamets kimyasal kirlilik gibi öncelikli çevre sorunlarımız ile mücadelede, açgözlü arkadaşlarımızdan biri olan İstiridye Mantarları’nı kullanarak mantarların ayrıştırıcı özelliğini zehirli atıkları ayrıştırmak için kullanmak yönünde çalışmalar yapmakta. Mantar misellerinin birçok kimyasal atıkta bulunan hidrokarbonları kırabildiğini keşfeden Paul, teorisini endüstriyel düzeyde test etmek için, bir ağır petrol atıkları tesisine İstiridye Mantarları miselleri yerleştirmiş. Ve sadece iki gün sonra, atıkların değişime uğradığını, içlerinde hayat belirtileri başladığını gözlemlemiş. Toprak canlanmaya başlamış. Paul’ ün çalışmaları gösteriyor ki, mantarlar sadece kimyasal atıkları sindirmemiş, aynı zamanda, süreç içerisinde, tamamen yeni bir ekosistem oluşturma işini de yönetmiş.
Dünyanın, toksin bir acıya maruz kaldığı, yaşam alanlarının erozyona uğradığı, aşırı nüfus artışı olduğu, ormansızlaşmanın, toprak bütünlüğündeki kayıpların olduğu bir zamanda mantarlar kendilerini, benzersiz özellikleri ile bütün bu problemleri çözebildiklerini gösteriyorlar. Ve bu çözüm tam olarak ayaklarımızın altında.
Bazı mantarların zehirli olduğunu biliyoruz, ama neden zehirlidirler? Aslında mantarların bazıları sadece biz insanlar için zehirli. Bir sümüklüböcek veya tırtıl içinse son derece lezzetli yemekler…
Mantarlar biz insanlara karşı bir tutum almış gibi nedeni bilinmez ama bunu kendi çıkarımız için kullanmaya başladık bile. Size ‘Kordiseps mantarlarını’ tanıtalım birazda. Kordiseplerin içine gizlenmiş kimyasallar en korkulan hastalıklardan birinin bazı tedavi aşamalarında kullanılmakta: Kanser
Kordisepler mantar yapısında kordiseptin üretirler. Kordisepler tarafından üretilen bu eşsiz bileşik belki henüz ölü hücreleri canlandırmayı beceremiyor ama kanserli hücrelerdeki büyümeyi durdurabiliyor. Belki de mantarlar bir kanser ilacı üretmek için tamamen yeni bir mekanizma olacak yakın bir zamanda.
Tıbbi devrimler, Fleming’in penisilini icadından kanser önlemek için yapılan araştırmalara kadar, olağanüstü bir gerçeği ortaya koymaktadır. Mantar hücreleri bizim hücrelerimizle etkileşim yeteneğine sahip.
Mantarlar yaşam hikâyesinin başlangıcında kendi başlarına, ayrı bir krallık olarak var oldular. Ancak görülmektedir ki, muhafaza ettikleri bir dizi temel biyolojik özellikleri onları bitkiden ziyade hayvan yapmakta, tıpkı bizim gibi.
Onların yaşam döngüsü anladıkça bunu daha iyi görebilmekteyiz. Yani, aslında hayal edemeyeceğiniz kadar mantarız. Ve bu yakınlığı nedeniyle, mantar, bazen bizim tarafımızdadır bazen de, bize karşı ve işte bu gerçek ise onun büyüsü…
Sibel Çağlar
Daha detaylı bilgi için yazıyı hazırlarken referans olarak kullandığım bu belgeseli de izlemenizi öneriyorum…