Gençlik Dağı anlamına gelen Machu Picchu, Peru’daki Urubamba Vadisi’nin yamaçlarında, 2 360 metre yüksekliğindeki bir tepenin tam sırtında bulunuyor. Şehir, İnka’lı bir hükümdar olan Pacdacutec Yupangui tarafından 1450 yılları civarında inşa ettirilmiş.
İspanyol istilacılar 1532 yılında buraları işgal ederken sık dağlar arasında kalmış bu şehir, istilacılar tarafından fark edilmemiş ve bu sayede zarar görmemiş. İşgaller sonucu şehirlerini peş peşe kaybeden İnka liderleri buraya yerleşmeyi tercih etmişler ve 1536 yılında bu gizemli kent 700’den fazla İnka asil ve din adamına ev sahipliği yapmış. Son seçkin İnkalı’nın da ölümüyle şehir hala tam olarak bilinmeyen nedenle büyük bir sessizliğe gömülmüş. Yapılış nedeni tam olarak bilinmese de Saklı kent adıyla da bilinen yapı, İnkalar tarafından işgale direnmenin bir sembolü olarak da kabul edilmekte…
Yıllar, yüzyıllar birbirini kovalarken, bu arada saklı kentin üzeri, And Dağları’nın zirvelerinde gelişen ormanlarla kaplanmış. İnsanlık tarihinin gizemli medeniyetlerinden biri olan İnkaların en görkemli şehri yüzyıllar süren bir yeraltı uykusuna yatmış. 1911 yılında Hiram Bingham tarafından tekrar bulunmuş ve 1983’te UNESCO tarafından “Dünya Mirası” kapsamına alınıp, çevre düzenlemesi yapılarak ziyarete açılmış.
Machu Picchu 200’den fazla, merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapılardan oluşur. Şehrin 3000 basamağı bugün hala gayet iyi durumda. Antik kenti çevreleyen surların dışındaki eğimli araziler saray çalışanları tarafından taş duvarlar örülerek teraslara dönüştürülmüştür ve buralarda küçük tarlalar oluşturularak kentin gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla patates, mısır ve çeşitli şifalı bitkiler yetiştirilmiş. Bu terasların hiç birinde en ufak bir bozulma yok, hepsi hala kullanıma hazır bir şekilde sağlam duruyor. İnkalılar dağ başındaki bu kentin su ihtiyacını karşılamak için oyma taşlarla yapılmış su kanallarıyla daha yüksekteki dağlardan su getirmeyi başarmışlar. Yapıların büyük bir bölümü tek tarafı açık, gökyüzüne doğru giderek daralan büyük taş bloklardan oluşuyor. Şimdilerde hepsinin çatısı açık olsa da eskiden göğe yükselen bu sivri çatıların bitkilerle kapatıldığı söyleniyor. Hiç bir teknik kullanmadan sadece kas gücüyle bu kadar çetin ve ücra bir arazide böylesi bir saltanat malikânesi inşa etmenin olağanüstü bir ustalık gerektirdiği ilk bakışta anlaşılmaktadır.
İnkaların burayı daha çok bir ibadet yeri olarak kullandığı düşüncesi hakim. Güneşe taptıkları için yüksek kayalıklara yerleştirdikleri elips şeklinde altından yansıtıcılarla astronomik gözlemler yapmışlar ve önemli tarihleri kutlamayı ihmal etmemişler. Güneşin yıllık döngüsünü inceleyip, en büyük törenlerini yaz gündönümü olan 21 Haziran tarihlerinde büyük şenliklerle kutladıkları tespit edilmiş. Dört bir yana açık olan ve kentin en yüksek noktasında hala bir güneş saati bulunmakta.
Machu Picchu Güney Amerika’nın en çok turist çeken yerlerinden biri. Her gün günlük 2000 kişi ziyaret ediyor. UNESCO harabelerin zarar görmemesi için bu sayının en fazla 800 olmasını talep etmekte. İnka şehrinin çok zor geçit veren bir bölgede olması ve oraya giden bir yolun olmaması yüzünden, Cusco şehrinden Machu Picchu dağının eteklerinde bulunan Aguas Calientes bir raylı sistem hattı inşa edilmiş. Bu köyden sonra 8 km lik bir otobüs yolculuğu yapılmakla beraber bu mesafe yaya olarak da kat edilebilir.
Daha kapsamlı gözlemlemek istiyorsanız :