Senelerce at üzerinde seyâhat etmiş, sırası geldiği zaman yaman dövüşen bir savaşçı olarak birçok kez ölüm tehlikesiyle yüz yüze gelmiş, fakat ince zekâsı, hazırcevaplılığı ve güler yüzü ile bu ölüm tehlikelerinden yakasını kurtarmayı başarmış biridir Evliya Çelebi. Saray hayatını tanımış ve bu hayatın bir parçası olabilecekken hiçbir makam hırsına kapılmamıştır. O, ömrünü gezmeye, yeni yerler ve insanlar tanımaya adamıştır.
Çelebi, eserinde kendisinin de bir kahramanı olduğu olaylardan anlaşıldığı kadarıyla uysal yaradılışı, zekâsı, gelişmiş mizah gücü ve kültürü sayesinde girdiği ortamların neşesi olan ve aranan sevimli bir kişidir. Ancak bütün bu özellikleri onu, gördüğü olumsuzlukları eleştirel bir dille aktarmasından geri koymamıştır. Zengin bir hayal gücüne sahip olduğu, Seyahatnamenin üslubundan anlaşılan Evliya Çelebi, serüvenci ruhunu da seyahatlerle beslemiştir. Geleneklerine bağlı olması, onu yabancı dünyaları ve becerileri tanımaktan alıkoymamıştır. Saf bir dindarlığın yanı sıra tipik bir 17. yüzyıl Osmanlısı olarak hatırı sayılır bir hoşgörüye sahiptir.
Eserinden anlaşıldığı kadarı ile Türkçeyi düzgün, etkili ve sanatsal kullanabilme becerisine sahip olan Çelebi, Enderun’da Arapça, Farsça ve Rumca; babasının arkadaşı Simyon Usta’dan ise Latince ve Yunanca öğrenmiştir.
Ailesinin maddi durumu iyi olduğu için pek geçim sıkıntısı çekmemiş olan Evliya, Enderun eğitiminden sonra saraya musâhib (sohbetçi, sohbet arkadaşı) olarak kabul edilmiş ve daha sonra da aylık 40 akçe* ile sipahiler** zümresine katılmıştır. Güler yüzlü, hoşsohbet, kimsenin kalbini kırmayan, herkesle hoş geçinen bir kişi olduğu için de kısa bir zamanda sarayda ün yapmıştır. Böylece, 1630 yılında başlayan sarayla bağlantısı inişli çıkışlı olsa da son zamanlarına kadar sürmüştür. Katıldığı pek çok savaştan aldığı ganîmetler, verilen hediyeler ve gezdiği yerlerde yaptığı ticâretten elde ettiği para ile de rahat bir hayat sürmüştür.
Evliya Çelebi’nin seyahate olan merakının babasının anlattığı son derece ilginç ve macera dolu öykülere dayandığı, yakın çevrelerinde bulunan çok renkli ve bilgili tanıdıkların da bunda katkısı olduğu kabul edilmektedir.
Evliya Çelebi’nin ne zaman öldüğü ve mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Bir kısım araştırmacı onun 71 yaşlarında, 1682 yıllarına doğru İstanbul’da öldüğünü; bir kısım araştırmacı ise 1682’de Mısır’dan dönerken yolda öldüğünü belirtmektedir.
Seyahatname 17. yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş sınırlara ulaştığı 1683 Viyana bozgunu öncesi yıllarında yazılmıştır. Ancak Seyahatnamenin güvenilirliği ile ilgili ciddi tartışmalar vardır. Bunun en önemli nedeni de Evliya Çelebi’nin abartmalara çok yer vermesi, zaman mefhumunu kurgularıyla gerçeklikten çıkarması vb. üslup seçmiş olmasıdır. İstediği zaman en az Batılı gezginler kadar gerçekçi olabilen, bazen onlardan daha etkin akıl yürütebilen Çelebinin, abartmaya dayalı üslubunu bilinçli olarak seçtiği de düşünülmektedir. Halil İnalcık’ın “En büyük sosyal tarihçi” diye tarif ettiği Evliya Çelebi’nin bu büyük eseri için Ahmet Hamdi Tanpınar Beş Şehir’inde“Ben Evliya Çelebi’yi tenkit etmek için değil, ona inanmak için okurum ve bu yüzden de daima kârlı çıkarım.” der. Evliya’nın eserinde anlattığı olayların hepsine şahit olup olmadığı da çok tartışılmaktadır.
Seyahatname’nin 1814 yılında Hammer tarafından keşfedilmesinden sonra birçok yabancı bilim adamı Çelebi hakkında araştırmalar yapmış eseri birçok dile çevrilmiş ve yayımlanmıştır. Gezi güzergâhı ve gittiği yerler onun eserinde geçen yönleri ile yeniden incelenmiştir.
70 yılı aşkın bir hayat yaşamış ve bu ömrünün 50 yılını seyahatlerde geçirmiş olan Çelebi, Anadolu, Rumeli, Suriye, Irak, Mısır, Girit, Hicaz, Ukrayna, Romanya, Slovakya, Transilvanya, Moldovya, Avusturya, Macaristan, Polonya, Almanya, Hollanda, Bosna-Hersek, Dalmaçya, Güney Rusya, Kırım, Kafkasya, İran, Mısır, Habeşistan ve Sudan’a kadar gitmiştir.
Bir Ressamdır:
Evliya Çelebi el sanatlarından daha çok dilsel yetenekleriyle ilgi çeker. Ancak, çizimlerinin iyi olduğu da yadsınamaz. Çizim ve resme yatkınlığı Abdal Han hazinesi kataloğunda görülür. Özellikle Avrupa işi gravürlere, oymalara ve İran minyatürlerine hayrandır.
Bir Haritacıdır:
Evliya Çelebi, Nil Nehri boyunca gerçekleştirdiği yolculuğundaki gözlemlerini altı metre uzunluğunda, bir metre genişliğindeki bir haritayla kalıcı kılmıştı. Haritanın tek nüshası bugün Vatikan Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Bir Dilbilimcidir:
Eğitimini dilbilim üzerine odaklamamış olmasına rağmen Evliya, hem dili kullanmadaki yetkinliği hem de Türkçe ve yaklaşık değişik 30 dil ile ilgili aktardığı bilgilere bakınca amatör bir dilbilimci olarak da değerlendirilmektedir.
Bir Zanaatkâr ve Mimardır:
Babasının zanaatkâr olmasının Evliya’nın el sanatlarına ve zanaatkârlara ilgi duymasını güçlendirdiği ve estetik yönünü geliştirdiği görüşü hâkimdir. Seyahatname’de değinilen tarihî eserlerin tasvirindeki güçlü betimlemeler ve kullandığı terminoloji uzmanlara göre onun nitelikli bir mimarî bilgiye sahip olduğunu göstermektedir.
Bir Savaşçıdır:
Senelerce at üzerinde seyâhat eden, cirit oynayan, iyi silâh kullanan Evliya Çelebi’nin, çevik ve sıhhatli bir yapıya sahip ve birçok savaşa etkin biçimde katılmış bir savaşçı olduğu kabul edilmektedir.
Bir Gurmedir:
Gittiği yerlerin mutfak kültürüyle ilgili ayrıntılı bilgiler veren Çelebi, ağzının tadını bilen biridir. Bazı yemekleri “övülmeye değer” nitelemesiyle vurgulayarak hem katıldığı ziyafetlerde yediği hem de şöyle bir gördüğü birçok yemeğe eserinde yer vermiştir.
Seyahatname neden önemlidir?
Seyahatname, İslam edebiyatının, belki de dünya edebiyatının en uzun ve kapsamlı seyahat anlatısıdır. Evliya’nın İstanbul tasviri, hiç tartışmasız bu kent üzerine yazılan en iyi rehber kitaptır. Camiler, köprüler, medreseler, hamamlar, çeşmeler gibi tarihi yapılar konusunda bir kaynak eser niteliğindedir. Evliya’nın anlattıkları ile günümüze kadar ayakta kalan eserlerin özellikleri büyük oranda örtüşür. Bu yönüyle de hem Çelebi hem de eseri güvenilir bir kaynaktır. Ayrıca günümüzde harabeye dönmüş anıt eserlerin o günkü durumlarını anlamak için son derece önemli bir kaynaktır. Seyahatname bugün bile siyasal sınırlar bakımından kesinlik kazanmamış olan Balkanlar’daki gelişmelerin tarihsel geçmişi ve Orta Avrupa’daki son yapılanmaların arka planını gözler önüne seren bir tarih kaynağıdır. Yemek kültüründen bitki bilime, konuşma dilinden edebi dile, geçmişten geleceğe toplumsal yapının bütün unsurlarını içeren zengin bir antolojidir. Seyahatname’nin bir diğer özelliği de zikrettiği eserlerden gelir. Evliya Çelebi’nin kaynak olarak gösterdiği birkaç eserin kütüphanelerde olmadığı Meşkure Eren tarafından 1960’da yayımlanan bir tezle tespit edilmiştir. Seyahatname bu yönüyle bir eski eser arşivi gibidir. Şunu da belirtmek gerekir ki Osmanlılar’da gezip gördüklerini kaleme alan isim çok azdır. Daha çok Batılı seyyahlar tarafından kaleme alınan eserlerden İstanbul’un geçmişini görebiliyoruz. Seyahatname bu açıdan da ayrı bir önemi hak eder.
İnsanlık Tarihine Yön Veren 20 Kişi Kimdir?
Avrupa Konseyi, Evliya Çelebi’yi “21. Yüzyılda İnsanlığa Yön Veren En Önemli 20 Kişiden Biri” ilan etmiştir. 20 kişi şu şekilde sıralanmıştır:
• Evliya Çelebi
• Konfüçyus
• Pierre de Coubertin
• Jean Henri Dunant
• James William Fulbright
• Mohandas Karamchand Gandi
• Büyük İskender
• Johannes Gutenberg
• Friedrich von Humboldt
• Martin Luther King Jr.
• Ferdinand Macellan
• Marco Polo
• Eleanor Roosevelt
• İbni Rüşd
• Albert Schweitzer
• Leopold Sedar Senghor
• Huda Shaarawi
• Rahibe Teresa
• Leonardo da Vinci
• Henrik Arnold Wergeland
Kaynakça
Sorularla Evliya Çelebi – İnsanlık Tarihine Yön Veren 20 Kisiden Biri – Ülkü ÇELİK ŞAVK