Evde Oturan Ölür

”Evde oturan ölür.” Evde oturan ölür çünkü meskene yerleşmek, iskân edilmek, sakin olmak, sakinleşmektir. sancho-panza-and-don-quixote-in-the-mountains.jpg!Large

Ne zaman bir yerde fazlaca oturacak olsam ya da rehavetin o şefkatli kollarına kendimi bırakacak olsam sanki görünmez bir adam şu dizeyi fısıldar kulağıma: Atımı bir yerde durmamanın güzelliğine bağladım. Bu sözle çevremdeki sis dağılır, dünyayı bana mamur gösteren buzlu cam çatlar. Kesme şekerlerin, uçakların, damla gözlüklerin arasından geçer giderim. Dokunduğum her şey beni buraya bağlamak için üretilen bir dekora, yani aslına dönmüştür artık. Yalana teslim olmaktansa sürerim atımı yeni bir bilinmezliğe doğru.

Kemal Özer’in “Atımı bir yerde durmamanın güzelliğine bağladım” dizesi bütün doktrinlerden, siyasal eylem ve kuramlardan daha çok şey öğretiştir bana. Hem bağlanmayı hem de özgürlüğü aynı anda veren başkaca bir çağdaş doktrin olduğunu sanmıyorum. Bir yere bağlanmadan özgür olunamayacağını, özgür olunmadan bağlanılacak yerlerin de tam olarak idrak edilemeyeceğini, güzelliğinin, hakkının verilemeyeceğini düşünürüm bu dizeyle.

Pek bilgili sayılmam. Yine de La Manchalı Asilzade Don Kişot’un evinden dışarı çıktığı, hayatının geriye kalan o kısacık bölümünde yaşadıklarından ibaret olduğunu bilecek kadar okumuşluğum vardır. Bildiklerimin, yola çıktığımda Sanço Panza gibi benimle gelebilecek türde ve “hafiflikte” olmasını isterim. Benim için öğrenme evden/binalardan dışarı çıktığımda başlar. Nurettin Topçu’nun “Var olmak, düşünmek ve hareket etmek demektir.” Sözünü de bu bağlamda düşünürüm. İsyanı da, ahlakı da… Oturmak yalanı, hareket etmek düşünceyi, düşünce de isyanı besler.

Odamın duvarında bir kahramanın posteri yoktur ama şu çingene atasözünü çerçeveletip asmak istemişimdir hep: ”Evde oturan ölür.” Evde oturan ölür çünkü meskene yerleşmek, iskân edilmek, sakin olmak, sakinleşmektir. Muhtar o yüzden belge verir, nüfus idaresi o yüzden. Hayatla uzlaşmak, nefes alınabilecek bütün toprakların işgaline göz yummak anlamına gelir mesken. Senin için hazırlanmış tanımlara, ufuklara rıza göstermek, dünyaya yerleşmek, vazgeçmek demektir. Sakin olmak, dünyayı olduğu gibi kabul etmek; yenilgiyi kabul etmek demektir sakin olmak. Dadaloğlu biliyordu ki ikametgah senedi, bütün iddialarından ve hayatiyetinden vazgeçen adamın senedidir. Onun seslendirdiği isyan belki de tarihteki en anlamlı isyanlardan biriydi. İktidar ve ikbal hırsıyla değil; hayat alanını savunmak için, medeniyetin ve yerleşik hayatın sonuçlarına karşı yapılan bir isyandı.

Sakin olan adamın hayatın sunacağı tüm tekliflere kapalı olduğu su götürmez. Öfkesini, merakını yenmiş mütekait adamın harcıdır sakin olmak. Medeniyet tarafından terbiye edilmiş, duyguları medeniyet tarafından standartlaştırılmış adamın harcı. Elden düşme heyecanlar, elden düşme sevinçler, elden düşme hüzünler… Geriye iki şey kalır: Emekli maaşı ve ölüm. Evin ritmi kalbin ritminden ne kadar uzaktır. Evde kontratlar, belgeler, evde ince sürahi, plastik lambri, dekontlar, ekstreler…

Notre Dame’ın Kamburu’ndaki Çingene kızı Esmeralda, yakıcı güzelliğinden ziyade şu sözü nedeniyle aklımdan çıkmaz: “Mutluluk bir çingene mesleğidir.”

Çingeneler, göçebeler ve şiir: Atını hep aynı yere bağlayan ölür.

Tabiatı ne kelimelerin, ne de eylemlerin yetersizliği öldürür.

Tabiatı uygarlık öldürür.

Atakan Yavuz

Bu yazı Skyroad Dergisi Nisan – 2016  sayısında yayınlanmıştır.

Gezginler 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir