Biraz çabayla kendi evinizi yapmanız mümkün, onlar gibi…

Tolga Demirel, eşi Ayşegül ve kızları Maya’nın yeni yaşamları, Mayıs 2016’dan itibaren kendi elleriyle inşa ettikleri bu evde geçecek. Bu evin hikayesi, “kendin yap” felsefesinin de ete kemiğe bürünmüş hali tam anlamıyla…tolga demirel

10 bin TL gibi bir miktara mal olan evin manevi değerini parayla ölçmek mümkün değil elbette ama bu rakam, kutu evlerde yaşayan herkesi yeniden düşündürmesi açısından önemli…

İlham olması dileğiyle….

Kırsala yerleşme hayali kuran herkisin kafasında bir de ev hayali vardır mutlaka. Yıllarca apartman dairelerinde, üst üste kutularda yaşamış insanlar olarak özgürlüğün bir ifadesi de kendi inşa edeceği “yuvada” yaşamaktır.

Bende de bu ışık ilk kez 2011 yılında gittiğim Ekolojik Mimari Atölyesinde yandı. Toprak, çamur, saman, taş, ahşap ve bunların çeşitli kullanımları ile çok farklı yapı çözümleri üretmek mümkündü. Üstelik bu malzemeler endüstriyel muadillerinin aksine, geri dönüşebilir, sağlıklı ve ucuzdu. İnsanın kendi yaşayacağı yuvayı kendisinin yapması kadar doğal birşey var mıydı? Her hayvan yuvasını kendisi yapıyorken biz niye yapamayalım.

Bize “konfor” adı altında empoze edilen yapı kalıplarının dışında düşünmeye başlayınca insanın doğal malzemelerle yapabileceklerinin sınırı yoktu.ev yapımı

Bundan sonraki bir kaç yıl bizim için internette doğal yapı teknikleri ve mimari konusunda hummalı bir araştırmayla geçti. Saman evler yalıtım özelliği çok iyi, ısı tutma özelliği ise zayıf yapılardı. Çabuk ısınıp çabuk soğuyorlardı. Büyük bloklar halinde olduğu için inşası kolay ve hızlı bir seçenekti. Taş, Türkiye’de çok kullanılan, tekniği her yörenin kendine özgü taş cinsine göre farklılık gösteren bir malzemeydi, işlemesi ustalık istiyordu. Yalıtımı iyiydi ama geç ısınıp geç soğuyordu.

Bir dönem hobit evi denen, bir cephesi görünen gerisi toprağa gömülü, dünyada çeşitli örnekleri olan evlerin estetiğine kaptırdık kendimizi. Bir dönem “yöresel mimari ne ise, o en doğrusudur. Onun üzerinde durmalıyız” dedik.tolgademirelev

Sonra yerimizi aldık. Arazinin içinde iki adet taş yapı vardı. Biri dıştan dışa 5x5m boyutlarında olan, arazinin eski sahibinin yaşadığı, içinde bir ocak da bulunan yarı yıkık, toprak damlı bir kulübeydi. Diğeri birincisinin biraz aşağısında, 4×4 m boyutlarında, keçi damı olarak kullanılmış, saç damlı bir yapıydı. Birincisinin aksine gayet sağlam durumdaki bu iki yapı da yörede bolca bulunan kayrak taşı ile, kuru teknikle (Harç kullanılmadan) inşa edilmişti.

İlk yıl, baharda çadırımızı kurup bahçeyle uğraşmaya başlamış ama evi nasıl, nereye, ne kadar büyüklükte, hangi teknikle yapacağımıza karar veremeden yazın ortasını geçirmiştik bile. Sonra ziyaretimize gelen bir arkadaşımızın “Ne düşünüyorsunuz. İste keçi dama orada duruyor, sapasağlam. Kaldırın çatısını, bir asma kat yapın girin içine.” demesi üzerine bu keçi damı üzerinden devam etmeye karar verdik.tolgademirelev7

Keçi damı, arazi eğiminin hafif acı değiştirerek düzleşmeye başladığı bir noktadaydı. En altta kalacak keçi damı bizim yapı için temel görevi de görecekti. Bu katı banyo ve kiler olarak düşündük. Asıl yaşam alanı ise bunun üzerine yapacağımız ahşap bölüm olacaktı. Bunun içinde “A Frame” denen, temel olarak yerde hazırlanan A harflerinin kaldırılıp birbiri ardına çatılmasından oluşan bir yöntemde karar kıldık. Bu yöntemle yapılan iskelet üçgenin doğasından kaynaklanan bir sağlamlığa sahip oluyordu. Çatı ve duvarlar aynı anda yapılıyor, A’nın ara çizgisi ise bir asma kat olarak yatak mekanı yapılabiliyordu.

Yaz sonunu ilk yamurunun yağdığı gün biz de keçi damının sac çatısını sökerek işe başladık. Çatıya akış vermek için eğimli yapılmış taş duvarların üzerini yeni taşlar ekleyerek düzelttik.tolgademirelev15

Keçi damının 4×4 m boyutları bir yaşam alanı oluşturmak için çok küçüktü. Biz de bari üste ekleyeceğimiz ahşap evi arkaya doğru uzatalım dedik. Taş yapının arka tarafına 70-80cm. derinliğinde 2m. daha temel kazdık. Çukurun dibine yukarıdan gelen suları yapıya zarar vermeden savmak için bir drenaj borusu döşedik etrafını mıçır taşları ele doldurup yine kayrak taşları ile temel duvarını ördük. Pek bi yamuk yumuk oldu ama toprak altında kalacağı için çok ta önemsemedik. Bu sayede taş duvar işini de öğrenmiş olduk. Gerçi köyün ustaları bizim 3 günde ördüğümüz duvarı yarım günde örüyormuş ama olsun o kadar.
Kuru taş olarak yapılan bina hiç bir kademede hatıl denen yatay bağlayıcılar kullanılmadan inşa edilmişti. Neyse ki kayrak taşı tuğla blokları gibi yatay tabakalar halinde kırılan güzel bir malzeme. Biz yine de bütün yapıyı bir arada tutsun diye tüm duvarların üstünde dolaşacak, 10×10 ahşaplar ve arasına dökülen demirli betondan oluşan bir hatıl döndük. Hatılı yerleştirirken terazisine dikkat etmeyi de ihmal etmedik. Bu hatıl bizim temel düzlemimizi oluşturdu.tolgademirelev36

Ahşap malzeme olarak her ne kadar gönül bizim etrafımızda bolca bulunan kestane ağaçlarını kullanmak istese de biçme ve taşıma sorunlarından dolayı rus kerestesi veya kızıl Sibirya çamı olarak bilinen ithal ağaçlardan biçilen keresteyi kullanmak zorunda kaldık. Aşı için zaten kesilmiş kestaneleri bile biçtirmek için şehre indirmek ruhsata tabi… “Ormaniye” yakalarsa affetmiyor. 5x15cm kesitinde 6m uzunluğunda keresteleri 60cm. ara ile bu hatıllara bağlayarak döşemeyi taşıyacak olan kirişleri oluşturmuş olduk. Bunları hatıl tahtasına L biçiminde saclar kullanarak bağladık. Yine aynı boyutta ahşap elemanlardan A iskeleti oluşturacak parçaları, üst üste, birbiri ile aynı ölçülerde çaktık. Bunların bir tanesini makaralar kullanarak Ayşegül ve ben iki kişi kaldırıp büyük zorluklarla yerine oturttuk. Sonra yardıma çağırdığımız arkadaşlarla hepsini kolayca kaldırıp bağladık. Evin genel görüntüsü ortaya çıkmıştı.sontolgaiyi

Yağmurların da artmasıyla bundan sonrası çok ağır ve zorlu ilerledi. Kışı yeni evimizde geçiremeyeceğimizi anlamıştık. Biz mecburen İstanbul’a geri dönecektik ama evi bu halde bırakırsak yağmur, kar, güneş iskeleti oluşturan ahşaplar için iyi olmayacaktı. En azından üzerini sac kaplamalı bunun için de çatı zeminini oluşturacak OSB’leri çakmalıydık. Sonbaharın yağmur ve şiddetli rüzgarları eşliğinde bu geniş yüzeyli zımbırtılarla uğraşmak tam bir maceraydı. Gelecek bahar devam etmek üzere evi bu halde bırakıp geri kalanını da naylon kaplayarak İstanbul’a döndük.tolgademirelev27

Bahar, yine bostan, bahçe işleri ve ot biçmelerle başladı. Bu defa önümüzde daha uzun bir zaman var diye düşünüyorduk. Evle uğraşmaya başlamamız yine Temmuz’u buldu. Evin girişinin olduğu arka tarafına yazın oturabileceğimiz, kışın da girişi yağmur ve kardan koruyacak bir sundurma yapmakla başladık işe. Daha doğrusu bu sundurmanın zeminini yapmakla. Kayrak taşlarından bir duvar örüp, arka taraftan kazdığımız toprağı buraya yığarak bir düzlük oluşturduk. Burası saman çalışması için de bize düz bir zemin sağladı. Bundan sonra rabıta tabir edilen zemin tahtalarını çaktık. Artık evin katlarında ayak basa bileceğimiz zeminler vardı. Üst kata çıkan merdiveni de yaptık mı eve iyice elle tutulur hale gelmeye başladı.tolgademirelev41

Dik duvarların dolgusu için Slip-Straw denen Şerbetli Saman tekniğine karar verdik. Kısaca şöyle: Bir kapta killi toprağı iyice eritip kilinin suya güzelce karışmasını sağlıyorsun. Çok ufalanmamış sap samanları az miktarda bu su ile ıslatıp iyice karıştırıyorsun. Sonra duvar yapmak istediğiniz yerdeki tahta dikmeler arasına, iki tarafına kalıp çakarak bu samanlardan döküp bir tahtayı tokmak olarak kullanarak küçük miktarlar halinde sıkıştırıyorsun. Kalıp doldukça bir yukarı taşıyor ve aynı işleme tekrarlıyorsun. Saman katmanları arasına 30-40 santimde bir çıta atarak duvara tutunmasını sağlıyorsun. Kuruyunca üstüne bir kerpiç sıva… Oh mis. Tamamen doğal ve yerel malzemeden, nefes alan, ısı yalıtım katsayısı yüksek ve çevresindeki herşey gibi “yaşayan” bir duvarınız oluyor. Bu işlem bir ay sürdü. Yazın en sıcak günlerinde oldukça zor bir işti. Bu aşamada evin saman dokulu duvarları çok hoş görünüyordu. Keşke böyle kullanabilsek diye düşündük. Ama samanı dış etkilerden korumak gerekiyordu.

sontolga3
Duvarları içine fare girmesin diye önce kümes teli ile arkasından da nefes alan bir nem bariyeri ile kapladık. Bunları ahşap iskelete zımba teli ile tutturduk. Bunun da üzerini, kapak tahtası denen, keresteler biçilirken kütüklerin yarı kabuklu dış yüzeylerinde çıkan tahtalarla kapladık. Normal keresteye göre daha dayanıklı ve daha ucuz olan bu tahtalar çok doğal görünüyordu.

Bir marangoza yaptırdığımız pencere doğramalarını da takınca evin dışı hemen hemen tamamlandı. Bu doğrama konusu da ayrı bir hikaye konusu. Artık herkes PVC doğrama yaptırdığı için ahşap doğrama yapan usta pek yok. Yapan da zaten müşterileri genelde butik oteller, restore edilen tarihi binaların sahipleri olduğu için uçuk fiyatlar istiyor. Bu konuda çok zorlandık.tolgademirelev44

Bir hurdacıda bulduğumuz taş ocağı paletlerinin ahşapları ile evin kapısını yaptık. 5 cm kalınlığında yıllarca kullanılmış kaliteli bir çam ağacından bir kapımız oldu. Ama 60-70 kg ağırlığında olan kapıyı taşıyacak menteşe bulmak da kolay değildi. Biz de yine bir hurdacıda bulduğumuz lama demiri kesip bir eksozcuda kaynattırarak dev menteşeler yaptık. Kapıyı ve evin iç bölümündeki ahşap aksamı bezir yağı, çam terebentini ve çam katranından oluşan bir karışımla cilalayarak hem böceklere ve neme karşı korunaklı hale getirdik hem de güzel bir renk elde ettik. Bu karışımın eve girince burnumuzu okşayan is ve çam sakızı karışımı güzel bir de kukusu var. Renk yoğunluğu ve sürülebilme inceliğini nasıl istediğinize bağlı olarak bu karışımdaki oranları değiştirebilirsiniz. Sabit bir oranı yok.

Çatı içi yalıtımı için de aslında şerbetli saman düşünmüştük ama çok zaman alan bir iş olduğu için ve eğimli çatıya içten saman sıkıştırmanın çok da kolay olmayacağını düşünerek burada da bir endüstriyel malzeme kullanmak zorunda kaldık. Bezen insan endüstriyel bir malzemenin yardımı ile çabucak bu hayatı yaşamaya başlamakla doğal malzeme kullanmakta ısrar ederek bu süreci uzatmak arasında ikilem yaşıyor. Biz kararımızı çabuk yerleşmekten yana kullandık. Ama bunu evin tamamı göz önünde bulundurulduğunda çok az bir bölümde yaptık. Mineral Yün olarak adlandırılan bu malzeme daha eskiden beri kullanılan Taş Yünü ve Cam Yünü gibi malzemelerin aksine toz çıkarmıyor, kaşındırmıyor ve ahşap bazlı bir malzeme. Yangına karşı da diğerleri kadar dayanıklı.

Bundan sonra ise evin girişinin ve arka tarafındaki dış mutfağın üstünü kapamaya geldi sıra. İçiriye kurduğumuz kuzine ile soğuyan havaların tadını çıkarmaya başladık.tolgaevenson

Evin yalıtımı ve büyüklüğünden son derece memnunuz. Henüz tam bitmeyen duvarlarına rağmen ısınma ile ilgili hiç bir sıkıntı şayamadan karlı-donlu geceler geçirdik. En geniş katı 30 m2, banyo olacak eski keçi damı ve yatak katı dahil 45 m2 olan küçücük bir yuva. 3 kişilik ailemizin kötü hava şartlarında sığınak ihtiyacını karşılayacak kadar büyük, Isıtmakla, temizlikle dekorasyonla fazladan uğraştırmayacak kadar küçük. Uyku hariç, hayatının çoğu dışarda geçen kırsal insanı için ideal bir ev.

Daha yapılacak çok iş var. Bu bahar dönünce; Çatı yalıtımlarının üzerinin kaplanması, saman duvarların içten kerpiç sıva ile sıvanması, elektrik ve su tesisatının döşenmesi, alt katın sıvanarak banyo haline getirilmesi var. Sonrasında da bir fırın, ardiye ve sera yapmak, bunlara paralel bostanla uğraşmak, bir kaç kovanla arıcılığa başlamak, tavuk alıp onlara kümes yapmak geliyor. İnsanlık için eski, bizim için yeni şeyler öğrenmek, kentin kurcalayıp bozduğu fabrika ayarlarına dönmek…

Kaynak: www.hayalimbiciftlik.com

Gezginler


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir