Santiago de Compostela’yı konuyla ilgilenenler mutlaka duymuşlardır. Okuduğum bir kitabın ana mekanı olan bu tarihsel sahne, aynı kitaba düşen başka kelimeler ile Endülüs’ün yokedilmiş kültür hazinelerinden, yakılan kitaplarından da hatırımda oldukça yer alıyor. Yakılan o kültürün onikinci yüzyıl bölümüne ait olan yaprakları var ki işte orada rastlıyoruz İbn-ul Arabi’ye.
İbn-ul Arabi, Kitab al-isfar’da yani “yolculuk” hakkında ki eserinde der ki; Varlığın kökeni harekettir. Varlığın içinde hareketsizlik yer alamaz. Eğer varlık hareketsiz ise hiçliğe geri döner. İşte bu yüzden de dünya ve ahiret de yolculuk hiç durmadan devam eder.
Gezmek, seyahat etmek en kolay açıklamasıyla “başka bir yerde olmaktır.” Ancak bu açıklamadan yola çıkarak aynı zamanda da olmanız gereken yerde olamamaktır. Hikayelerinize hayran olanların içlerinde, rahatlığınızı, fikirlerinizi ve sonucunda sizi sorgularcasına ve hatta bazen suçlarcasına soruları, size farkında olmadığınız bir eylem içerisinde rol verir. “Kaçmak” eylemi bir yafta olarak yapıştırılır bazen üzerinize. Yalnızsanız kendinizden, sorumluluklarınızdan kaçmak olarak nitelendirilir “Seyahat etmek, gezgin olmak” fikri. Yok yalnız değilde ailevi bir çember, ekonomik daraltılmış bir sistemdeyseniz ise, bunun adı da “zaten parası çok, dünya ona güzel” düşüncelerini gönderir dört bir yandan size.
Yani, yol ve yolculuk çok da kolay değildir. Öğrenmek gerekir. Neyi mi? Yolu, yolculuğu, kısaca sizin hakimiyetinizde olmayan bir dünya da hareket etmeyi. Zannederler ki para ve zaman olduğunda herşey yolunda gidecektir. Oysa sadece basit düşünmek bütün cevapları doldurur çantamıza. Basitçe, en basit haliyle gideceğimiz yere, istediğimiz güne veya günlere ulaşım sağlayabilmek elimizde değildir halbuki. Ne oralara ulaşımı bizler koyuyoruz ne haftada kaç gün hangi saatlerde uçuş yapılacağını planlıyoruz. Yapılan, seçenekler arasından en uygunu seçmek sadece. O derece kolay ve öylesine zor işte.
Sizin olmayan, çantanızdan başka size ait hiçbirşey barındırmayan, hiçbir köşesinde bir anı yaşamadığınız oteller, hosteller, pansiyonlar için “hancı-yolcu” yakınlığıdır seyahatte gezgin olmak. Dilini anladığınızı sandığınız ancak konuşulanın değil yaşanılacak hayat tarzlarının önemli olduğu yerleri adımlamaktır. Sizden çok malı mülkü serveti ve nakit parası olan uçak şirketleri ve oteller başta olmak üzere şehrin tüm ticaret isimli düzeninin cebinizden bir kaç kuruş daha alabilmek için verdikleri mücadele de, “zengin adam” olmaktır gezgin olmak. Bunları öğrenmek ve aslında yaşamayı öğrenmektir.
Bilgilere basitçe ulaşılamayan dönemlerde başladığım yolculuklarımı, çok şeye kolayca ulaşıp, kolayca not edip “yol ve yolculuk” benzerliklerinde beraber olduğumuzu sandığımız ama aslında çok da fazla yakın olmadığımızı anladığımız ve bizi de pek anlamayan turistik kalabalıklarla sürdürmektir bana göre gezgin olmak!
Yolda olmadığında ruhlarıyla yola çıkanların, yoldan çıkanlarla benzeşmediği ancak benzeştirildiği bir hikayedir gezgin olmak.. Hep dediğimiz gibi “Özgürlüktür O!..”
Gezmek Özgürlüktür!.
Erkut ÖZEN
Kaynak: www.kesfet.tv