Mary Kingsley Afrika’ya birçok maceralı gezi yaptı. Afrika inanç sistemlerini ve kültürünü inceledi. Misyonerlerin ve sömürgeci yetkililerin yerli kültürlere saygı duymaları konusunda görüşlerini dile getirdi bir kahraman olarak görüldüğü İngiltere’de. Öne çıkan ve takdirle anılan bir kadın olsa da kadınların oy hakkı kazanmalarına karşı durması ise onun en büyük tezatıydı…
Mary Kingsley 13 Ekim 1862’de Londra’da doğdu. Babası George Kingsley sık seyahatler yapan bir yazardı. Bu nedenle Mary babasının yolladığı, onun dünyanın farklı yerlerindeki maceralarını anlatan mektuplarla büyüdü.
Evde, Mary’nin annesi genellikle yetmeyen bir bütçe ile onu ve dört erkek kardeşini güçlükle idare ediyordu. Zamanla genç Mary evle ilgili günden güne artan sorumluluklar üstlendi. Geleneksel olarak kadın işi kabul edilen işlerin yanı sıra, İngilizce Mekanik adlı dergiyi okuyarak, diğer bakım işlerini, örneğin boruların tamirini vs. yapmaya bile başlamıştı. Boş zamanlarını ise babasının kütüphanesinde, coğrafya, doğa tarihi ve bilim kitapları arasında geçiriyordu. Alman dilinde bir parça özel eğitim almasını bir yana bırakırsak, çok meraklı ve hatta parlak kızlar toplumda iyi karşılanmadığından, resmi bir eğitim almamıştı. Oysa Mary üniversiteye gönderilen kardeşi George’un akademik projeler için araştırma yapmasına da yardımcı oluyordu.
1888’de 16 yaşındayken Mary, yalnız yaşayamayacak kadar hasta olan anne babasının her ikisinin de bakımını üstlendi. 1892’de birkaç hafta arayla ölene kadar, 4 yıl boyunca onlara baktı. Yaşamının yolunu kendisinin çizdiği geri kalan yıllarında da, erkek kardeşine bakacaktı.
1893 Ağustos’unda, 21 yaşındaki Mary Kingsley, Batı ve Ekvatoryal Afrika yolculuğu için yola koyuldu. Yolculuğunun ilk amacı bilimseldi, British Museum’u onların koleksiyonu için balık numuneleri toplamak üzere kendisine izin vermesi için ikna etmişti. Bir projesi onaylanmış doğabilimci olması, tek başına seyahat eden kadınlara mesafeli davranan Viktoryen toplumunun kınaması olmaksızın yolculuğa çıkabilmesini mümkün kıldı.
Kaba saba tüccarlarla kolayca arkadaş olabileceği bir yük gemisiyle yolculuk yaptı. Onlardan Afrikalı insanlar ve toprakları hakkında bilgiler aldı. Pılı pırtısını taşıyacak birkaç hamal ve Afrika kıyıları boyunca dağılmış çeşitli Avrupa ticaret şirketleri tarafından verilen imtiyazlı erişim izniyle Kongo’nun iç kısımlarına seyahat etti.
Her zaman uzun etekler ve böceklere karşı koruma olarak yüksek yakalar giyerdi. Yanında dikenler ve keskin bir bıçak taşıyan Kingsley, birkaç ay süren seyahat sırasında kano kullanma, tırmanış, balıkçılık ve yürüyüşte ustalaştı. Kasırgalar atlattı, timsah saldırılarına uğradı.
Afrika’ya yeniden 1893’de döndü ve birkaç kez daha yolculuk yaparak malzeme toplama işine devam etti. Aynı zamanda Afrika dinleri ve yamyamlık söylentilerini araştırarak konu hakkında mümkün oldukça bilgi edinmeye çalıştı. Onun Ekvator Afrika’sını boydan boya kapsayan gezileri daha önce başka bir Avrupa’lı tarafından yapılmamıştı. Mungo Mah Lobeh adlı bir dağa tırmanan ikinci Avrupa’lı da oldu.
Tüm bu yolculuklarını “Batı Afrika Yolculuk” ve “Batı Afrika Çalışmaları” adlı kitaplarında topladı zamanla. Bunlar zamanın çok satan kitapları arasına girdi. Ayrıca babasının notlarını da derleyerek 1900 yılında “Spor ve Yolculuk Üzerine Notlar” adıyla basılmasını sağladı.
Zamanla bir kahraman olarak anılmaya başlayan Kingsley halka açık konuşmalar düzenlemeye başladı İngiltere’de. Afrikalıların uygarlaşmak için Avrupalıların yardımına ihtiyaç duyan çocuklar değil, sofistike ve zeki insanlar olduğunu savunuyordu konuşmalarında.
Kingsley cesareti ve kahramanlıklarıyla İngiltere kamuoyunda öne çıkan bir kadın olsa da, bir feminist olarak tanımlanmayı kabul etmiyordu. Kadınların entellektüel ve fiziksel olarak erkeklerle eşit olmadığını düşünmesi, tüm o yolculuklarda ayağında etekle, bir erkeğin yapabileceği her şeyi hatta fazlasını yapmış olan bu kadın için aslında bir ironiydi.
Onun eserleri farklı bakış açıları ve farklı söylemler kapsamında çok defalar analiz edilmiştir. Kingsley’in kendi evinde bir kadın olarak erkeklerden aşağı olmayı kabullenirken, bu kadın ve rolden erkeksileşerek özgürleştiği Afrika’da bir beyaz olarak kendini yerlilerden üstün gördüğü de söylenir bazılarınca.
1900 yılında balık türleri toplamak için Afrika’ya son yolculuğuna çıktı. İngiltere o sırada Boerlerle savaş halindeydi. Mary karar değiştirip Cape Town yakınlarında bir Savaş Esirleri Hastanesinde gönüllü hemşirelik yapmaya başladı. Ve burada yaygın olan Tifo salgını nedeniyle 37 yaşında öldü.
İsteğine uyularak ölü bedeni denize atıldı…
Bu yazı Bilim ve Gelecek dergisi, 140. sayıda yayınlanan aynı başlıklı yazıdan kısaltılarak eklenmiştir.
Kaynaklar:“Mary Kingley”,Great Lives From History, Salem Press,2007
“Birth of Kinsley”, History Today,2012
Alison Blunt, Travel, Gender and Imperialism: Mary Kingsley and West Afrika, 1994