Çanakkale halkı, pandemiyle birlikte daha da artan kırsala göç ve ekoturizmin kötüye kullanılması nedeniyle doğa katliamı korkusu yaşıyor.
Son zamanlarda birçok kıyı alanında olduğu gibi Kuzey Ege kıyılarında da başlayan ve “ekoturizm” adı altında yürütülen projeler Çanakkale bölgesinde yaşayan yerel halkı ve sivil toplum örgütlerini tedirgin etti. Uygulamaların, mevzuat da atlanarak 1/100.000 ölçekli çevre planlarında tanımlanmış ekoturizm ilkeleriyle çeliştiğini dile getiren Assos Dostları Sivil Girişim Grubu’nun verdiği bilgiye göre, Çanakkale 18 Mart Köprüsü’nün gündeme gelmesiyle bölgeye ulaşımın kolaylaşacağı öngörüsü, bölgeyle ilgili rant beklentilerini artırdı. Geçen yıl, salgının metropollerdeki yaşam biçimlerini riskli duruma sokması da kentlerden kırsala tersine göç hareketini ivmelendirdi. Kuzey Ege bu hareketin odağı durumuna geldi.
Bölgeye yönelik arazi rantı baskısı hem kamu yönetimini hem de siyasi karar mekanizmalarını, korunması gereken bölgeyi yaygın olarak yapılaşmaya açmaya zorluyor. Bölgeyi son dönemde en fazla tehdit eden yapılaşma türüne ise hiç hak etmediği halde “ekoturizm” sıfatı yakıştırılıyor. Böylece madencilik faaliyetlerinden büyük zarar gören Biga Yarımadası, şimdi de doğa katliamı ve köylüleri mülksüzleştirme hareketi ile karşı karşıya.
SİTE TİCARETİ
Ekoturizm başlıklı yeni bir yapılaşma türünün adı son 6-7 yıldır 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planlarında geçmeye başladı. Konu turizm mevzuatındaki “kırsal turizm“ terimi ile ilgili gibi gösteriliyor. Oysa bu yeni kavram ile tarım alanlarının yapılaşmaya açılmasının koşulları tarif ediliyor. Türkiye’de an itibarı ile turizm, tarım veya imar mevzuatlarında ekoturizmin tanımı yapılmış değil. Turizm mevzuatında “kırsal turizm tesisleri” tarif ediliyor.
Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin tanımına göre ekoturizm, doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen, düşük ziyaretçi etkisi olan ve yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayan, bozulmamış doğal alanlara çevresel açıdan sorumlu seyahat ve ziyaret olarak tanımlanıyor. Türkiye’de ise konu site ticaretinin yeni adına dönüşmüş durumda.
ENDİŞELER
Çevre dostlarının dikkat çektiği olumsuzluklar ve riskler özetle şöyle:
– Mülkiyetin çok hızlı bir biçimde el değiştirme sürecine girmesiyle yerel halkın yaşadığı bölgeden uzaklaşmak zorunda kalması,
– Yerel aile işletmelerinin yerlerini bölge dışından gelen ve bölgeye yabancı olan büyük işletmecilerin almasıyla bölgenin sosyal dokusu bozuluyor.
– Bölge karekterine uymayan ve birbirine bakarak çoğalan imar faaliyetleri, bazı gayrikanmenkul pazarlama şirketlerinin “ekoturizm imalı proje” tanıtımlarıyla teşvik ediliyor.
– Bu alanlar ağırlıklı olarak ikinci mesken/yazlık amaçlı “toplu konut siteleri” olarak tasarlanıyor.
– An itibarıyla yalnız Çanakkale’de, gerçekte çoğunluğu toplu konut projesi alanına dönüştürülmek istenen 400 kadar alan için “sözde ekoturizm” plan önerisi yapılmış durumda.
– Rant projesi yapılacak alan için Tarım Bakanlığı ve ilgili birimlerce arazinin mutlak tarım alanı niteliği marjinal tarım alanı olarak değiştiriliyor. Bu, “Artık tarımsal anlamda gözden çıkarılabilir” anlamına geliyor.
– İmar planı onaylanan projelerden bilinen yaklaşık 15’i yapı ruhsatı alarak inşaat çalışmalarına başladı ya da başlamak üzere.
Olcay Büyüktaş – Cumhuriyet
Gezginler Kulübü
Siteye eklediğimiz son yazılara göz gezdirmek isterseniz…