Modern Gezi Yazılarının Tarihine Kısa Bir Bakış

Gezi edebiyatının bir tür olarak ortaya çıkışı modernite ve kapitalizmin gelişim sürecindeki birtakım teknik, sosyal, siyasal ve ekonomik etmenlerin çakışmasının sonucudur…modern-gezi-yazilarinin-tarihine-kisa-bir-bakis 1

Gezinin ve yazının tarihi birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdır desek yanılmış olmayız. Daha Odyssey ortada yokken, çok daha eski dönemlerden örneklere rastlamak mümkün. Türün, modern zamanların başında ise yazı türleri arasında en popülerinden biri olarak ortaya çıktığını görürüz. Farklı farklı alt türler, okuyucuları kendi gidip görme olanakları olmayan uzak diyarlar hakkında bilgilendirirken, aynı zamanda eğlendiriyordu. Yeni yeni ortaya çıkmakta olan milliyetçilik tohumlarını beslemesi de cabası. Beri yandan, geziler ve sonucunda üretilen eserler bilimsel anlayışın gelişmesine paralel olarak, devletler için bir tür ortak kamusal zenginlik kaynağı, rakiplerle mücadele ve yarışta rekabetçi avantajı inşa etmenin yollarından birisi olarak algılanmaya başlıyordu.

Gezi yazıları ve kitaplarının (“gezi yazıları” ve “gezi edebiyatı” diye bir ayrım yaptığımızı belirtelim) bir tür olarak ortaya çıkışı modernite ve kapitalizmin gelişim sürecindeki birtakım teknik, sosyal, siyasal ve ekonomik etmenlerin çakışmasının sonucudur. Bu nedenle bizde gezi türünün ağırlığı, varlığı, yokluğu tartışılırken, türün en zengin örneklerinin görüldüğü Avrupa’daki gelişiminin bu tarihî arka planına, dinamiklerine kısaca göz atmanın sonsuz faydaları vardır. Bu dinamiklerin hangilerinin var, hangilerinin yok olduğuna bakılarak bizdeki durumun analizi “biz gezmiyoruz ya!”dan daha gerçekçi bir şekilde yapılabilir.modern-gezi-yazilarinin-tarihine-kisa-bir-bakis

Matbaanın keşfi ve ulusal dillerin ortaya çıkışı

Türün ortaya çıkışını etkileyen gelişmeler arasında teknik olarak en belirleyici olanı kuşkusuz 15. yüzyılın ortasında matbaanın ortaya çıkışı ve yaygınlaşmasıdır. Eşzamanlı olarak kapitalizmin ortaya çıkışını, dolayısıyla kitap yayıncılığının zamanına göre hayli önemli bir sektör haline dönüşmesini; ulus bilincinin yeşermesine eşlik eden matbaa öncesi egemen kitap dili olan Latince yerine, bölük pörçük diller ve lehçelerden tek bir ulusal lehçe/ dile doğru evrilişi not etmeliyiz. Bunlarla birlikte Avrupa’nın Doğu ticaretinin kapısının büyük Osmanlı İmparatorluğu duvarı ile kontrol altında tutuluyor olması, Avrupa’yı meçhul okyanuslara doğru itmiş, ticari güdülerle seyahati ve yeni ülkelerin keşfini bir zorunluluk haline getirmiştir. Son olarak listeye Rönesans sonrası uyanışın tetiklediği Aydınlanma sürecine bağlanacak bilimsel uyanışla canlanan bilimsel amaçlı gezileri de eklememiz gerekiyor.

Matbaanın ve kitabın seri olarak üretiminin devasa etkilerinin modernitenin ve kapitalizmin gelişimindeki rolü yeterince ele alınmamıştır. 1500’lere geldiğimizde, Avrupa’da matbaada basılan kitap sayısı 20 milyonu geçmiştir. Bir yüzyıl içinde bu sayı 200 milyonu geçecek (dönemin nüfusunun 100 milyon tahmin edildiği düşünülürse, kişi başına iki kitap ortalaması), ilk kapitalist şirket biçimlerinden biri olan yayınevleri bütün Avrupa’ya yayılacaktır. Üstelik, bunlar bugünkü deyişle uluslararası nitelikte, farklı ülkelerde şubeleri bulunan, güncel deyişle çokuluslu kuruluşlardı. Kitap kitlesel ölçekte üretilen ilk sanayi ürünü olacaktır. Müteferrika’nın kısa macerasından sonra matbaanın Osmanlı’da yaygınlaşmasının 19. yüzyılın sonuna kadar geciktiğini düşünürsek, arada kapanması (bugün bile) çok güç bir mesafenin açılmış olduğunu idrak edebiliriz. Osmanlı’da 1833 yılında 54 matbaa (15’i litografi), TC’de 1948 yılında 509 matbaa ve 1983 yılınnda 3537 matbaa bulunmaktaydı. 1500 yılında Avrupa’daki matbaa sayısı ise bini aşmıştır.

İşin içine kapitalizm girince, kaçınılmaz güdü kâr olur. Bu yayınevleri de en fazla kâr edebilecekleri ürünleri satmaya çalışıyorlardı. Matbaa öncesinin okur yazar kesiminin dili olan Latincenin pazarı dolduktan sonra, sıra asıl büyük parçaya, diğer dillere gelir. Ancak bugün İngilizce, Fransızca, Almanca gibi bildiğimiz diller o tarihlerde bölge bölge bölünmüştü, bazen bir bölgenin diğerini anlamakta ciddi güçlükler çektiği lehçeler halinde konuşulmaktaydı. Kapitalist girişim açısından, örneğin Fransızcanın birden fazla lehçesi için ayrı ayrı basımlar yapmak son derece irrasyonel olduğundan standardize olmuş tek dillere ihtiyaç duyuluyordu. Bu sürece politik süreçler eşlik ve yardım etti. İktidarın feodal dağınıklığından mutlakiyetçi monarşilere geçiş sürecinin başlaması, dilden yönetsel merkezileşmenin bir aracısı olarak yararlanılabileceğini ortaya çıkarmıştı. Kuşkusuz bu süreç bir gecede gerçekleşmedi, 1400’lerin ortalarından başlayarak, dillerin aşağı yukarı tam oturduğunu söyleyebileceğimiz 1700’lerin ortalarına kadar bir 300 yıllık süreden bahsediyoruz. Bu sürecin sonucu bazı lehçelerin iktidarlarını perçinlemeleri ve ulusal diller olarak tanınmaları oldu. Matbaa ve kitap bu süreçte kritik bir rol oynamıştır. Dönemin basılı kitaplarından örneğin İngilizce, Fransızca veya Almanca 1500 baskısı ile 1700 baskısı kitapların dillerine şöyle bir göz atmak dildeki bu değişimi ve “oturmayı” gösterecektir.

Bu kitap patlamasından en fazla yararlanan türlerden biri gezi kategorisi oldu. Henüz romanın yeni yeni ortaya çıkmakta olduğu, dinsel metinlerle bunalmış bir dünyaya gezi kitapları taze bir soluk, heyecan ve macera arzusu getiriyordu.modern-gezi-yazilarinin-tarihine-kisa-bir-bakis2

Kimler geziyorlar ve neler yazıyorlardı?

Bilindiği gibi, Avrupa’da Batı’ya doğru ilk büyük hareketlenmeyi İspanyollar gerçekleştirir, bu yüzden göreceli olarak baktığımız zaman ilk dönem gezi yazılarının ağırlıklı kısmı İspanyolcadır. İngilizcenin ve diğer dillerde türün yaygınlık kazanmasının yaklaşık bir yüzyıl arkadan geldiğini söyleyebiliriz. Ancak bu zamanı boş geçirmemişlerdir. Fiili olarak keşif ve sömürgecilik yollarına dökülmeden önce, matbaanın sunduğu olanaklarla diğer dillerden bol miktarda çeviri yaparak çok önemli derlemeler üretmişlerdir. İspanyol örneği İngilizler için önce bir eğitim olanağı, daha sonraları rekabet nedeni olacaktır. Modern anlamda gezi yazılarının yaygınlaşmasında esas olarak bu iki kaynağın gövde vazifesi gördüğünü söylersek yanılmayız. Üstelik, 15. yüzyılın ortalarında ortaya çıkmasından sonra yaklaşık iki ya da üç yüzyl içerisinde, bugün bildiğimiz anlamda tüm biçim ve çeşitleri ile gezi yazılarını örneklemiş olacaklardır. Burada yazımızın kısıtları çerçevesinde sadece İngilizce birer örnek vermekle yetineceğiz.

Editörler

İlk tipoloji olarak gezmemiş gezi yazarlarını ele alabiliriz. Yaygın bir tür olarak ilk ortaya çıkışında gezi kitaplarının yazarları gezenler değil, editörler olmuştur. Gezilerin değişik motiflerdeki sponsorları (tüccarlar, yönetici sınıflar, din adamları) seyyahlardan gezileri boyunca notlar almalarını, haritalar çıkarmalarını istiyorlardı. Bu şekilde ortaya çıkan ama çoğu bir bütünlükten ve sistematikten yoksun olan gezi notlarının derlenip toparlanması işi de kimisi yaşadıkları mekânlardan birkaç yüz mil öteye bile seyahat etmemiş editörler tarafından yapılıyordu. Bir örnek olarak Richard Hakluyt’u (1553-1616) anabiliriz. Kitapları arasında en önemlisi 1598’de yayımlanan The Principal Navigations, Voiages, Traffiques and Discoueries of the English Nation, Made by Sea or Overlanddır. Çok değişik kaynaklardan, birçok birinci el tanıklıklardan beslenen bu kitap döneminin en kapsamlı ve detaylı derlemesidir.

Hacılar

İkinci tür gezginler olarak hacılar (“pilgrims”) göze çarpar. Ortaçağ Avrupa’sının dünyevi bir yarar gözetmeyen gezi motivasyonlarının başında hac gezileri gelir. Yine bir örnek verecek olursak İngiliz Henry Timberlake’in True and Strange Discourse of the Travels of Two English Pilgrims’i 1603’te ilk kez basılır ve 1700’e kadar dokuz baskı yapar.

Şövalyeler

Gezginlerin bir diğer türü de daha sonra modern romanın başlangıç noktalarından biri olacak Don Kişot’un da esin kaynağı olan şövalyelerdir. Don Kişot’un İspanyol bir yazar tarafından yazılması da bir tesadüf değildir, zira bu amaçla yapılan geziler sömürgelerle devasa bir boyuta ulaşan İspanyol dünyasında çok daha yaygındır.

Tüccarlar

Elbette tüccarlar, o kadar öyle ki, dönemin dillerinde maceracı ile eşanlama gelecek şekilde kullanılır tüccar. Editör Hakluyt’un The Principal Navigations’ının omurgasını da tüccarların gezi notları oluşturur.

Kâşifler

Adı üzerinde kâşifler. Bunların ilk ve önemli örneklerinden olan Walter Ralegh’in Discovery of the Large, Rich, and Beautiful Empire of Guiana’sındaki (1595) üslubu ve yorumu ile gezginlerin salt gezdikleri yerleri betimlemelerinden öte, bu yeni kültürlerle ilişkiye giren kendilerini de anlatmaya başlamalarına bir örnek teşkil eder. Gezgin yorumlamaya, diğerlerini ve kendisini analiz etmeye başlar.

Avrupa’nın Doğu ticaretinin ana kara yollarının Osmanlı kontrolünde olduğuna değinmiştik. Bu kontrolü aşmanın yolu olarak denizlere açılma güdüsü aynı zamanda sömürgecilik çağının başlangıcına da işaret eder. Yeni kıtanın keşfedilmesi ile birlikte sömürgeleştirme motifli geziler de yaygınlaşır. Thomas Harriot’ın A Brief and True Report of the New Found Land of Virginia’sında (1588) detaylı olarak ticareti yapılabilecek malların, nelerin tarımının yapılabileceğinin dökümleri yapılır. Harriot, Kızılderililerin de analizlerini yapmayı ihmal etmez; bir tür sömürgecilik elkitabı diyebileceğimiz türün ilk başarılı örneklerindendir.

Esirler ve kazazedeler

Edebiyatta da birçok örneğini bildiğimiz bir diğer gezi tipolojisinin yazarları, esirler ve kazazedeler olacaktır. Bunlar vaat ettikleri heyecan ve merak içeriği ile dönemin en çok ilgi gören ve satılan gezi kitapları arasında yer alırlar. Bir kısmında, özellikle başlarda, yazarların hayal dünyaları da devreye girer, bilinmedik canavarların, türlü yaratıkların tasvirine rastlanır. 1595 tarihli Strange and Wonderful Things Happened to Richard Hasleton (Richard Hasleton’un Başından Geçen Garip ve Harika Olaylar) İspanyol engizisyonu tarafından din değiştirmesi için işkence yapılan, Türklerle savaşmaya zorlanan bir İngiliz’in yabancı diyarlardaki cesaretini anlatarak İngilizleri gururlandırır.

Elçiler, diplomatlar

Yaşadıkları yabancı mekânları en doğru biçimde yansıtma şansına sahip oldukları düşünülen elçilerin yazıları da gezi kitaplarının temel direklerinden biridir. Bir rahip, aynı zamanda bilim adamı olan John Covel’ın 1680’de İstanbul’a bir tür din işleri subayı diyebileceğimiz bir görevle atanmasından sonra yazdığı anıları türün ilk ve önemli örneklerinden biri olarak anılır. Anadolu’yu gezen Covel, gördüğü tarihî eserleri, bitkileri, konuşulan farklı dilleri, âdetleri detaylı biçimde tasvir ederken birçok çizim de yapar. Covel’ın anılarının bir kısmı Bir Papazın Osmanlı Günlüğü olarak Dergâh Yayınları’nca yayımlanmıştır. Dönemin çok popüler olmuş bir diğer eseri ise, o zamana kadar bir sır perdesi altında saklı olarak Avrupalının merakını celbeden Osmanlı İmparatorluğu hakkında, Sultan III. Ahmet zamanı elçi olarak görevde bulunan Edward Wortley’in karısı Lady Mary Wortley Montagu’nun 1717- 1718 yılları arasında yazılmış mektuplarıdır. Bu mektuplar Doğu Mektupları veya Türkiye Mektupları başlığı ile değişik yayınevlerince Türkçe yayımlanmıştır. Kitap “Müslüman Doğu hakkında bir kadın tarafından yazılmış ilk seküler metin” olarak da anılır.

Korsanlar

Her ne kadar tuhaf görünse de 16. ve 17. yüzyıllardaki yaygınlığı, adeta oluşmakta olan kapitalizm içinde bir formal sektör niteliğinde olması itibariyle anlaşılır olan bir diğer kaynak korsanlıktır. Filmlerin ve öykülerin romantizminden uzak, gerçekçi bir bakış korsanlığın mesela Büyük İngiliz İmparatorluğu’nun kurulmasındaki kritik rolünü ortaya koyacaktır. Eski korsanlar yeni sömürge yöneticileri olacaklardır. Konu korsanlık olunca bir istisna yaparak ilk baskısı Hollandaca yapılan bir kitaba dikkat çekeceğiz: Fransız asıllı Alexandre Olivier Exquemelin’in 1678’de Amsterdam’da yayımlananDe Americaensche Zee-Roovers’ına (The Buccaneers of America – Amerikanın Korsanları) 1686’ya kadar İspanyolca, İngilizce, Fransızca çevirileri yapılan (o zamanlar pek yadırganmayan bir biçimde orijinalinden farklı düzenlemeler ve ilavelerle) bu kitap kadar esin ve kopya kaynağı olan, birçok romana kaynak teşkil eden başka bir kitap bulmak zordur.

Bilim adamları

Son olarak türün başlangıç yıllarında az olsalar da 18. yüzyılda kontrolü ele almaya başlayıp 19. yüzyılda önemli bir yer işgal edecek olan bilim adamları kategorisi geliyor. Bilimle ilgili gezi kitaplarının teşvikinde ise İngilizlerin meşhur Royal Society’sini (kuruluşu 1660) merkeze koymak gerekir. Kuruluşu Francis Bacon’ın Yeni Atlantis adlı eserindeki Yeni Bilim anlayışından ve Fransızların benzer bir girişiminden esinlenerek toplantılar düzenlemeye başlayan bir grup bilim adamının girişimine dayanır. Amaçları bilimi ve faydalarını teşvik etmek, bilimsel başarıları ödüllendirmektir. Bilimsel amaçlı gezileri teşvik ettikleri gibi, o zamana kadar efsaneler ve hayal ürünü hikâyelerle bezenen gezi yazılarını bu niteliklerinden arındırarak kamu yararı adına sistematik bir biçimde derlemeye başlarlar. Topluluk dünyanın salt bilime ayrılmış ve en uzun süredir yayımlanan ilk periyodik dergisi olan Philosophical Transactions’ı da 1665 yılında çıkarır. Kuşkusuz, bu ilk dönemlerde tipolojiler arasında çakışmalar da olmaktadır. Royal Society ile bağlantılı bir korsan- amatör bilim adamı olan ve üç kez dünya seyahati yapmış olan William Dampier bu tipolojinin bir örneğidir. 1691 tarihli kitabı A New Voyage Round the World insanların, hayvanların ve bitkilerin detaylı betimlemelerini içerir, o zamanlar için oldukça devrimci sayılabilecek şekilde meteorolojik bilgiler de eklenir daha sonraki baskılara.

İnsanlık tarihinin en önemli eserlerinden Darwin’in Türlerin Kökeni de sonuç itibarıyle bir gezi kitabıdır aynı zamanda.

Not: Kısaltılarak eklenmiştir.

Kaynak: http://t24.com.tr/k24/yazi/gezi-tarihi,797

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir