Haritalar: Dünyayı keşfetmenin anahtarı

1966 yılında nadide bir mamut dişi günümüz Ukrayna’sı içinde Mezhiriç’te bulundu. Böyle bir dişin bulunması ilginç olmakla birlikte, özellikle heyecan verici değildi. Buluşu özel yapan, dişin üzerine çizilen haritanın yaklaşık 12.000 yıl öncesine dayanan, bilinen en eski harita olmasıydı. Bu buluşu gölgede bırakabilecek tek harita ise Kerkük yakınlarında bir kil tablet üzerinde bulunan ve 27.000 yıl eskiye uzanan harita olsa gerekti.

Kesin olan şu ki, binlerce yıldır evlerinden uzaklara giden insanlar yazılı bir rehbere ihtiyaç duyuyorlar. MÖ yaklaşık 610 ile 547 yılları arasında yaşayan Yunan filozof Anaximander ilk bilimsel coğrafyacı ve haritacı sayılmaktadır. Onun dünya haritası sadece bildiği karaları içeriyordu ve düz bir tepesi olan silindir bir dünya gösteriyordu.

Düz Dünya fikri, Pisagor’un Dünya’nın yuvarlak olabileceğini söylediği MÖ 500 civarına kadar doğru kabul ediliyordu. Pisagor’dan birkaç asır sonra Aristo, Dünya’nın Ay’a düşen gölgesinin yuvarlak olması ve seyyahların güneye yolculuklarında tespit ettikleri yıldızların kuzey yarıkürede görülememesi gerçeğinden hareketle Dünya’nın yuvarlaklığını kanıtladı.

On ikinci yüzyılda Arap coğrafyacı ve haritacı Muhammed el-İdrisi dünyanın her yerini gezen tacirlerden bilgiler toplayarak zamanın en doğru haritasını yaptı ve bu haritayı 1154 yılında Sicilya Kralı’na gösterdi. Yaklaşık 400 yıl sonra Flaman haritacılar Gerardus Mercator, Gemma Frisius ve Gaspar Myrica, 1536 yılında bilinen ilk dünya küresini yaptılar.

Zamanının en önemli haritacısı olan Mercator Ortadoğu’dan Kuzey Avrupa’ya kadar her yerin ve ilk kez Britanya Adaları’nın ayrıntılı haritasını çıkardı. Ayrıca rivayete göre Abraham Ortelius’u ilk modern atlası derlemeye teşvik etti. Mercator’un çığır açan çalışmaları aydaki bir kratere adının verilmesine vesile oldu.

Mercator’un ölümünden yaklaşık yarım asır sonra, 1645’te Belçikalı astronom Michael Florent van Langren ilk kez Ay’ın haritasını çıkardı. Bunun ardından gelen yüzyıllar içinde Dünya’nın dışındaki gezegenlerin haritaları giderek daha ayrıntılı hale geldi. Günümüzde ise Google Mars’ı kullanarak Kızıl Gezegen’in yüzeyindeki dağları ve kanyonları görebilirsiniz.

Dünyayı Dolaşmak

Günümüzde çoğu insan akıllı cep telefonlarındaki Google haritalarını ve satnav cihazının belli belirsiz değişen renk tonlarına bakmadan, seyahat edemez hale gelmiş olsa da, binlerce yıldır insanlar yön bulmak için Güneş’e ve yıldızlara bel bağlamıştır. MÖ 150 yıllarında yer tespiti için usturlap olarak bilinen bir cihaz icat edildi. Bir seyyah zamanı bilirse, bu cihazı kullanarak Güneş ve yıldızların konumunu hesaplayabilir, böylece bulunduğu enlemi, yani ekvatorun ne kadar kuzeyinde ya da güneyinde olduğunu gösterebilirdi. Enlemini biliyorsa, usturlabı bu kez de zamanı tespit etmek için kullanabilirdi.

Manyetik pusula Çin’de icat edildi, ama MS 1100 civarına kadar yön tespitinde kullanılmadı. Denizciler bu cihazı kullanmalarına rağmen, enlemi ve boylamı hesaplamakta zorlanıyorlardı. Önce nihai menzillerinin enleminin kuzeyine veya güneyine yol almak, sonra oradan doğuya veya batıya yönelerek, karayı bulmayı ummak zorunda kalıyorlardı.

Neyse ki 1759’da İngiliz saat yapımcısı John Harrison kronometreyi icat etti. Bu, yerel zamanı gösteren başka bir saatle karşılaştırılabilen, son derece doğru ve taşınabilir bir saatti. Böylece denizciler zamandaki farklılıkları hesaplayarak boylamlarını saptamaya başladılar.

Dermot Caulfield, Bang Goes Theory (Teori Güme Gitti) adlı BBC bilim programının editörü

Kaynak: Dünyayı Değiştiren 100 Fikir

Gezginler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir