AVUSTURALYA’NIN GİZLİ SAHİPLERİ: ABORİJİNLER

“Birlik özdür, yaratıcılıktır saflıktır, sevgidir, enerjidir ve sınırsızdır. İnsan yaratılmıştır ama bedeni sadece bir sonsuzluk parçasını barındırmaya yarar. Ruhlar saf sevgi ve barışla doludurlar…”  (Bir Çift Yürek – Marlo Morgan) 

Okuduğunuz bu satırlar ünlü bir kitap olan Bir Çift Yürek’ten bir alıntı. Yazar Amerikalı Doktor Marlo Morgan gerçek bir olaya dayandırdığı bu kitabında Aborijinlerle geçirdiği dört ay sonucunda yaptığı ruhsal yolculuğu ele almaktadır. Belki de pek çok kişi “Aborijin” ismini bu sayede bilir hale gelmiştir, ne dersiniz?ABORİJİNLER

Batı Avrupalıların Aborijin adını verdiği, Avusturalya ana karası ve Tazmanya’da yaşayan “Australoid”ler, araştırmacılara göre beyazlar Avusturalya’ya gelmeden önce burada yaşayan, 500-600 civarında kabileye mensup, 300.000-1.000.000 arası kişiyi ifade etmektedir.

Avusturalya’nın bu ilk yerlilerinin kıtaya gelişi tarihi araştırmacılara göre Güneydoğu Asya’nın kıyı bölgelerinden, 17.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Kıtaya ilk gelenler, sığ kıyılarda balık tutup, bataklıklarda avlanarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Güçlü bir halk olduğundan bahsettiğimiz Aborijinler zaman içerisinde avlanma, meyve ve sebze toplama konusunda becerilerini geliştirmiş ve barınma konusunda bir sıkıntı yaşamamışlardır.

4000-6000 yıl önce onlarla aynı ırktan olan ama farklı bölgelerden göç eden insanların gelmesiyle kıtanın ilk sahibi Aborjinlerin yaşam şekillerinin biraz daha değiştiği rivayet edilmektedir. Öyle ki, bu insanlardan kazandıkları yıkama, filtreleme gibi uygulamalar sayesinde zehirli yiyecekleri de yenilebilir hale getirmişlerdir. Yine bu dönemde kancalı mızraklar ve balık tutmak için çengeller ortaya çıkmıştır.ABORİJİNLER

Aborjinler’in toplumsal yapılanmasını incelediğimizde, ortak bir dil konuşan, klan şeklinde bir örgütlenme karşımıza çıkmaktadır. Göçebe avcı-toplayıcı bir özelliğe sahip bu halkın yaşadıkları coğrafyanın yaşam tarzına yatkınlığı onların kıta üzerindeki yayılımını büyük ölçüde etkilemiştir. Beyazların gelişine değin kendi içlerinde ilkel fakat doğayla uyumlu biçimde yaşamışlardır.

“Gerçeği söylemek gerekirse Avrupalılardan çok daha mutlular… Yaşam için ne gerekiyorsa toprakta ve denizde bulmuşlar. Göz kamaştırıcı evleri, eşyaları yok fakat sıcak ve çok iyi bir iklimde yaşıyorlar ve giyeceğe pek ihtiyaçları yok. Bundan dolayı kendilerine verdiğimiz elbise ve diğer şeylerle ilgilenmiyorlar…”   

Avusturalya’ya giden beyazlardan Kaptan Cook günlüğünde Aborijinler ile ilgili bu tanımlamaları kaleme almıştır. Beyazlara göre Aborijinler oldukça ilkel, tekdüze beslenen yerliler olmuşlardır. Halbuki bazı kaynaklarda bunun aksini belirten bilgiler de yer almaktadır. Profesör Geoffrey Blainey, Triumph of the Nomads (Göçebelerin Başarısı) isimli kitabında 1800’lerde Aborijinlerin, Doğu Avrupa ülkelerinde yaşayan insan nüfusunun %90’ından daha rahat yaşadıklarını belirtmektedir.ABORİJİNLER

Dr. Norman Barnett Tindale’nin 1940 tarihli araştırmasına göre beyazların kıtaya gelişinden önce Avusturalya’da 574 kabile vardır. Aborijin Öğrenme Kurumu’nun iddiasına göre ise kabile sayısı 789’dur.

Kabilelerin yapılarını incelediğimizde her bir kabilenin farklı geleneklere, farklı ad ve dile sahip olduğunu görüyoruz. Bu noktadan bakıldığında kıtada yaklaşık 250 kadar değişik dil konuşulduğunu söylemek mümkün. Tüm bu yapılanmaya bağlı olarak konuşulan diller için “Aborijin Dili” yerine “Aborijin Dil Grubu” tanımlaması kullanmak daha doğrudur.

Toprak Aborijinler için çok önemlidir çünkü sahip oldukları topraklar atalarının ruhlarını barındırmaktadır. Dağlar, tepeler, vadiler kimseye ait değildir, klana aittir, toprağa özel şarkılar söylenmekte, dans edilmekte, öyküler anlatılmaktadır.

Aborijinlerde ihtiyaç duydukları şeyleri kendi aralarında değiş tokuş etme davranışı görülür. Kaynakları paylaşmaktan ortaya çıkan ipek yoluna benzer bir alışveriş yolu bulunmaktadır. Bu alışveriş yolu sayesinde kabilelerin kültürleri de birbirlerine aktarılmıştır. Aborijinlerin kabile dışından alışveriş yaptıkları kişiler, Endonezyalı Balıkçılar ve Yeni Gineliler olmuştur. Aborijinlerde değiş tokuşun yani sıra hediye kültürü de yaygındır. Öyle ki kabile içerisinde güzel bir el sanatı örneği zarif bir hediye olabilmektedir. 

“Hiçbir şey gizemli, akıl almaz veya anlaşılmaz değil. Yalnızca anadan kıza, babadan oğula katı yasalar yoluyla geçmiş. Kabilenin gizli su kaynaklarını başkasına söylemek kabileye ihanet etmek demekti. Cezası ölümdü…”

                                                                                                    (Aborijinler – Taşdan Yılmaz)ABORİJİNLER

Su Aborijinler için çok önemlidir. Çok az su ile günlerce idare etmek zorunda kalan halk için suyu israf etmek imkânsızdır. Kıyı bölgelerinde yaşayan Aborijinler için her mevsim su bulmak kolay iken, iç kesimlerde yaşayan halk için su yaşamsal bir hale gelmiştir.

Aborjin inancını incelediğimizde, kendilerine özel bir inanç sistemine sahip olduklarını görüyoruz. Bu sistemin yapı taşları Dreamtime (Düş Zamanı) ve mitolojik kahramanlardır.

Dreamtime; Dünyanın yaratılışını, bugünü ve geleceği açıklayan bir zamanı ifade eder. Mitolojik Altın Çağ olarak görülen bu zaman dilimi ruhların geldiği ve tekrar oraya döneceği bir yerdir. Dreamtime toprağın ruhudur. “Dreamtime” kelimesi İngilizce olup ilk kez 1896 yılında Antrepolog Baldwin Spencer tarafından kullanılmıştır. Aborjin dillerinde bu kavramın karşılığı, “Alcheringa”, “Tjukurrpa” ya da“Altyerre olabilmektedir.

Aborijinlerin bu dönem içerisinde dünyayı yaratan ve hâlâ yaşayan ruhsal ataları bulunmaktadır. Bu ruhsal atalar hakkında öyküler, şiirler okumak, müzik yapmak ibadetin bir parçasıdır. Dağ, ağaç, taş gibi her şekle girebilen bu ruhsal atalar, akarsu, insanlar, tüm doğaya bugünkü şeklini vermiş, sonradan onlardan biri haline gelip Aborijinlerle yaşamaya devam etmişlerdir.  Gökyüzü, yıldızlar, ay hepsi Aborijinler için kutsaldır. Her kabilenin atalarının izlerinin saklı olduğuna inandığı bir kutsal alanı bulunmaktadır. Ruhsal atalar ile totemler sayesinde iletişim kurulabilmektedir. Bu totemler bir hayvan, bir bitki ya da bir nesne olabilmektedir.

Aborijinler için bu dünya ve öteki dünya inancı bulunmaktadır. Ölüm bir son değil, farklı bir dünyaya geçiştir. Ölen insanın vücudundan çıkan ruh ait olduğu yere geri dönmektedir. Kimi kabilelerde ölüler ruhsal atalarının yanına gitmesi için nehre bırakılırken kimilerinde ağaca bağlanmaktadır. Avustralya’nın kuzey bölgelerinde yaygın olan mumyalama ve kurutma ilgi çekici yöntemlerdir. Yağlanan ceset ateş yardımıyla kurutulmakta, kafatası su içme tası olarak kullanılmaktadır. Fakat bu uygulama geçici nitelikte olup sonrasında cesetler ağaç kovuğuna konmakta, yakılmakta ya da gömülmektedir.

Aborijinlerde biraz ilginç bir tabu olarak konuşma yasağı bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse, bir erkeğin kaynanası ile konuşması, eşi ölen bir kadının hemen konuşması yasaktır. Bundan daha ilginci evlenen bir kızın erkek kardeşi ile konuşmamasıdır.

Aborijinlerde evlilik kavramı bulunmaktadır. Kızların evlenecekleri erkekler küçük yaşlardan itibaren belli olmakta ve bir kız evleneceği erkek için yiyecek toplamaktadır. Genel olarak çok eşli bir evlilik sisteminin olduğu Aborijinlerde evlilik için özel bir tören bulunmamaktadır.

Aborijinler için çıplaklık oldukça doğaldır. Benzer şekilde cinsellik ve doğum da oldukça olağan bulunmakta, toplum için bir tabu oluşturmamaktadır. Aborijinler için hamilelik sadece cinsel ilişki kaynaklı değildir, hamileliğin ruhsal boyutu da bulunmaktadır. Aborijinlerde kız ve erkek çocuk ayırımı olmasa da avcılık, güç bakımından erkek çocuklara önem verilmektedir.ABORİJİNLER

Küçük yaştan itibaren dinsel ayinlere katılan, Dreamtime için öyküler dinleyen çocuklar belli bir yaşa gelince kabileye bir katkı sağlamak durumundadır. Özellikle erkek çocukların ergenlikten yetişkinliğe geçmesi için kendini ispat etmesi gerekmektedir. Güçlerini ölçmeye yönelik bazı sınavlardan geçmek durumunda bırakılan çocuklar için özel törenler yapılmaktadır. “Dhapi” adı verilen bu tören ve sınav kapsamında, diş sökme, sünnet etme gibi acıya dayanıklılığın ölçüldüğü denemeler yapılmaktadır. Bu törene katılım yaşı ise 10-16 yaş arasını kapsamaktadır. Bu sınava haftalarca hazırlanan çocuklar için “Buhl” adı verilen özel alanlar hazırlanmaktadır. Bu törenler kabilelerin en yaşlılarının kontrolünde gerçekleştirilmekte ve çocukların vücutları kabileye ait desenlerle süslenmektedir.

Aborijinlerin vücutlarını boyamalarından da kaynaklı resim sanatına yatkınlıkları bulunmaktadır. Gerek bir ağaç kovuğu, gerek bir kaya onların sanatını icra ettikleri bir nesne olmaktadır. Resimlerinin konusunu, insanlar, doğa, hayvanlar, insan ve hayvan karışımı mitolojik figürler oluşturmaktadır.

Dans ve müzik Aborijin kültürünün vazgeçilmez bir unsurudur; öyle ki dinsel törenlerde, kabile içi özel günlerde müzik ve dans iç içedir. Bilinen en önemli müzik aletleri bambu ya da ağaçtan oyularak hazırlanan bir boru, “Didgeridoo’dur. İnanca göre bu alet kötü ruhlardan birinin cinsel organından yapılmıştır bu nedenle kadınların çalması yasaktır ayrıca oldukça zor çalınan bir alet olduğundan özel bir kabiliyet gerektirmektedir.ABORİJİNLER

Kendi içerisinde komünal bir düzende yaşayan Aborijinlerin kaderi beyaz adamın Avrupa’dan Avusturalya’ya gelmesiyle birden değişmiştir. O döneme kadar birçok sömürücü normdan uzak kalan halk beyaz adam tarafından ilkel bulunmuş, aşağılanmış hatta sömürülmüştür. Öyle ki konuşulan dillerden çok azı günümüze ulaşmıştır, Aborijin kültürü modern toplum olarak tabir edilen sistem içerisinde eritilmiş, bu halkın mensupları ikinci sınıf vatandaş olarak hayatlarına devam etmişlerdir. 1970’lerden sonra kırılabilen “Beyaz Avusturalya Politikası” sayesinde Aborijinler hakkında önemli adımlar atılarak araştırmalar yapılmış, Aborijin Öğrenme Kurumu kurulmuş olsa da bunun öncesindeki ikinci sınıf muamele bir kültürün izlerini büyük ölçüde silmiştir. 1788 yılından 1967 yılına kadar süren uzun bir zaman diliminde vatandaş olarak görülmeyen, beyazlarla eşit sağlık hizmetine, barınma hakkına sahip olamayan Aborijinler, beyazlardan harici belli bölgelerde yaşamak zorunda bırakılmış, kötü barınma ve beslenme olanakları sonucunda sağlık sorunlarıyla da mücadele etmiştir. İlkel olarak hor görülen halkın eğitimine olan ilgisizlik sonucunda eğitimsiz, işsizlikle mücadele eden bir halk karşımıza çıkmaktadır, suça eğilimin fazlalığı da cabasıdır.

Avustralya kıtasının sömürgeci medeniyetler tarafından ele geçirilmesinden önce ilkel ama mutlu şekilde yaşayan bir toplumun modernizm karşısında yok olmaya yüz tutması insanlık tarihinde aşina olduğumuz bir durum olsa da oldukça trajiktir.

Sinem Doğan 

Kaynakça:

YILMAZ, Taşdan. “Aborijinler: Düş Zaman İnsanları.” İstanbul : Aylak Kitap, 2014.

MORGAN, Marlo. “Bir Çift Yürek.” çev. Eren Cendey.İstanbul: Klan Yayınları, 2013.

http://www.ifdergisi.sakarya.edu.tr/index.php/ifdergisi/article/viewFile/21/20

http://tr.wikipedia.org/wiki/Avustralya_Aborjinleri

http://www.aborijinler.com/

Bu yazı http://www.acikbilim.com web sitesinde yayınlanan aynı adlı yazıdan kısaltılarak eklenmiştir.

Gezginler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir